Üstat Bediüzzaman, Kurândan baflka hiçbir kitaba
müracaat etmeden ve telifat zamannda yannda hiçbir
kitap bulunmadan Nur Risalelerini telif etmifltir.
Merhum Mehmed Akifin,
Do¤rudan do¤ruya Kurândan alp ilham,
Asrn idrakine söyletmeliyiz slâm.
beytiyle ifade etti¤i idealini tahakkuk ettirmek, Bediüzza-
mana müyesser olmufltur.
Risale-i Nur
un neflir keyfiyeti de tarihte hiçbir eserde
görülmemifltir. fiöyle ki
:
Kurân hattn muhafaza etmek hizmetiyle de muvaz-
zaf olan
Risale-i Nur
un, muhakkak Kurân yazsyla nefl-
redilmesi lâzmd. Eski yaz yasak edilmifl ve matbaalar
kaldrlmflt. Bediüzzamann paras, serveti yoktu; fakir-
di, dünya metayla alâkas yoktu. Risaleleri elle yazarak
ço¤altanlar da, ancak zarurî ihtiyaçlarn temin ediyorlar-
d.
Risale-i Nur
u yazanlar karakollara götürülüyor, ifl-
kence ve eziyetler yaplyor, hapislere atlyordu. Bediüz-
zaman aleyhinde hükûmet eliyle yaptrlan propaganda
ve tazyiklerle her tarafa dehfletler saçlyor; ahali, Haz-
ret-i Üstada yaklaflmaya, ondan din, iman dersi almaya
cesareti kalmayacak derecede evhamlandrlyordu.
Vaktiyle de, din adamlarnn, hakikatperestlerin, srf din-
dar olduklar için dara¤açlarnda can vermeleri, bir kor-
ku ve ylgnlk havas meydana getirmiflti. Hüküm sür-
mekte olan efledd-i zulüm ve istibdad- mutlak içinde,
ahali:
bir memleketin yerlileri, o
memlekette oturanlar, yaflayan-
lar.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
aleyh:
karfl, karflt.
beyit:
iki msradan oluflan fliir.
cesaret:
cesurluk, yi¤itlik, yürek-
lilik.
dara¤ac:
idama mahkûm olanla-
rn asldklar sehpa, dâr.
dehflet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
dindar:
dinî kaidelere hakkyla ri-
ayet eden, dininin emirlerini yeri-
ne getiren, mütedeyyin.
eser:
baslma kitap.
efledd-i zulüm:
zulmün en flid-
detlisi.
eziyet:
büyük sknt, zahmet,
meflakkat.
eziyet:
incitme, sknt verme.
fakir:
muhtaç, düflkün, yoksul.
hakikatperest:
hakk ve hakikati
seven, hakikate inanan, gerçek
tarafn tutan, hakikat taraftar,
hakikat âfl¤; dürüst, do¤ru.
hatt:
yaz, el yazs.
Hazret-i Üstat:
Üstat Hazretleri,
Bediüzzaman Said Nursî.
hizmet:
bu flekilde yaplan ifl, va-
zife, memuriyet.
hüküm:
hakimiyet, hakim olma.
hükümet:
devlet.
idrak:
anlayfl, akl erdirme, anla-
ma, kavrama kabiliyeti.
ifade:
anlatma, anlatm, anlatfl.
iman:
inanma, inanç, itikat, tas-
dik.
istibdat- mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tanmayan tam bask,
tam diktatörlük.
iflkence:
eziyet, azap, bir kimse-
256 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
ye verilen maddî-manevî s-
knt, zulüm.
keyfiyet:
bir fleyin nasl oldu-
¤u, hâl, durum, vaziyet, hu-
sus, vasf, nitelik, kalite, iç
yüz.
lâzm:
gerek, gerekli, lüzum-
lu.
matbaa:
basm evi; kitap,
dergi, gazete v.b. fleylerin ba-
sld¤ yer.
merhum:
rahmete kavufl-
mufl, ölmüfl, ölü.
meta:
mal, servet; ticarî de-
¤eri olan mal.
muhafaza:
terk etmeme, de-
¤ifltirmeme, brakmama.
muhakkak:
her hâlde, ne
olursa olsun.
muvazzaf:
vazifelendirilmifl,
kendisine görev verilmifl, va-
zifeli.
müracaat:
her hangi bir eser-
den yararlanma.
müyesser:
nasip olan.
neflir:
yaym, yayn.
neflr:
yaym, yayn.
propaganda:
bir inanç, dü-
flünce, doktrin v.b. ni baflkala-
rna tantmak, benimsetmek
amacn güden ve çeflitli vas-
talarla yaplan faaliyet.
servet:
zenginlik, varlk, mal,
mülk.
srf:
ancak, sadece, yalnz,
salt.
tahakkuk:
gerçekleflme,
meydana gelme, olma.
tazyik:
zorlama, bask.
temîn:
sa¤lama.
zarurî:
mecburî, zorunlu, ister
istemez, naçar.