ve bilhassa Risale-i Nurun menba olan Hizbün-Nuri-
yeyi ve âyât- Kurâniyenin lemaat olan ve bir silsile-i
tefekkür bulunan ve Yirmi Dokuzuncu Lemada cem edi-
len hizip ve münacatlar okur, bunlar tamam edince de
yine Risale-i Nurla meflgul olurdu. Gündüzleri ise, daima
Risale-i Nurun mütalâas ve tashihi ile meflgul olur; Ri-
sale-i Nur hizmetini her fleye tercih eder, Risale-i Nura
ait yetiflecek acele bir ifl zamannda di¤er meflguliyetleri-
ni brakr, evvelâ o ifli tamamlard.
Said Nursî, bahar mevsiminde menzilinin önündeki
muhteflem çnar a¤acnn dallar arasndaki kulübeci¤e
çkar, vazifesini orada ifa eder; Risale-i Nurun hakikatle-
rini, menba ve maden-i hakikîsi olan mele-i âlâda tefey-
yüz ve temafla ve tefekkür ederdi. Üstadn, gerek
1
l
án
cn
QÉn
Ño
e l
In
ôn
én
°T
srrna mazhar olan bu çnar a¤ac ve ge-
rekse Çam Da¤larndaki o çok ünsiyet etti¤i a¤açlarn ve
da¤larn baflndaki tefekkür ve hissiyatn ifade edebilmek
acaba mümkün müdür? Asla mümkün de¤ildir. Cenab-
Hak, kemal-i rahmetiyle bu ferd-i feridi, kemalât- insa-
niyenin bütün envan cami bir istidatta yaratmfl ve bu is-
tidatlarn da azamî flekilde inkiflafn irade etmifl ki; bu
müstesna zat, slâmiyet a¤acnn son asrlara uzanan ve
binler dal budak salan Risale-i Nur flahs- manevîsi itiba-
ryla bütün hakaikte üstad- küll hükmüne getirmifl ve
top yekûn slâmiyet hakikatlerinin bir aks-i nurunu ve te-
cellisini Risale-i Nur flahs- manevîsinde derç ederek,
ehl-i hakikat ve kemali hayretle baktrmfl ve böylece,
aks-i nur:
fl¤n yansmas, nurun,
aydnl¤n yansmas.
asla:
hiç bir vakit, olmas imkân-
sz.
ayat- Kurâniye:
Kurânn ayet-
leri.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
bilhassa:
her fleyden önce, baflta,
hele, en çok, hususen, hususî ola-
rak, özellikle, mahsus.
cami:
ihtiva eden, kaplayan.
cem:
toplama, toplanma, bir yere
getirme, biriktirme, y¤ma.
Cenab- Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakkn tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
daima:
her vakit, sürekli, her za-
man.
derc:
toplama, biriktirme.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler; Allah adam.
enva:
çeflitler, türler, neviler.
evvelâ:
birinci olarak, her fleyden
önce, ilk önce.
ferd-i ferîd:
efli, benzeri olmayan
fert, seçilmifl zat.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakikat:
asl, esas.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizb:
dilden düflmeyen dua, vird.
ifa:
bir ifli yapma, bir ifli gerçek-
lefltirme.
ifade:
anlatma, anlatm, anlatfl.
inkiflaf:
açlma, ortaya çkma, gö-
rülme, aç¤a çkma.
irade:
dileme, isteme, bir fleyi
yapma veya yapmama konusun-
da karar verebilme ve bu karar
yerine getirme gücü.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kemalât- insaniye:
insana ait
mükemmellik ve olgunluklar.
kemal-i hayret:
flaflknl¤n son
derecesi, çok fazla flaflknlk.
kemal-i rahmet:
rahmetin mü-
kemmelli¤i.
lemeat:
lemalar, parltlar, parla-
yfllar.
maden-i hakikî:
hakikî maden,
gerçek maden.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma; nail olmufl, eriflmifl, ka-
vuflmufl.
mele-i âlâ:
melekler âlemi, en
yüksek heyet.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin çkt¤ yer.
menzil:
yer, dünya, ev.
meflgul:
ilgilenen, u¤raflan.
meflguliyet:
u¤rafllan ve meflgul
olunan fley.
muhteflem:
ihtiflaml, haflmetli,
görkemli, debdebeli.
mübarek:
hayrl, mutlu, u¤urlu.
mümkün:
mümkün, olabilir, im-
1.
Mübarek a¤aç. (Nur Suresi: 35.)
264 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
kân dahilinde, kabil.
münacat:
Allaha dua etme,
yalvarma, Onun manevî hu-
zurunda tazarru ve niyazda
bulunma.
müstesna:
istisna olan, bafl-
kasna benzemeyen, benzeri
olmayan, seçkin, mümtaz.
mütalâa:
okuma, dikkatli
okuma.
flahs- manevî:
belli bir kifli
olmayp bir cemaatten mey-
dana gelen manevî flahs.
tashih:
düzeltme, yanlfln gi-
derme.
tecelli:
açlp belirme, açkça
ortaya çkma, aydnlanma.
tefekkür:
derin düflünme,
maksad kavramak için zihni-
ni eflyann manasn anlama
haline yöneltme, eflyaya ait
bilgileri kalbe getirme.
tefeyyüz:
feyizlenme.
temâflâ:
bakma, bakp sey-
retme.
ünsiyet:
alflkanlk, ülfet,
dostluk, ahbaplk, arkadafllk.
üstad- küll:
her çeflit ilimde,
her hususta çok ileri bilgisi
olan, herkesin üstad.
vazife:
ahlâk veya ifl icab ya-
plmas gereken ifl, görev.
zat:
kifli, flahs, fert.