Tarihçe-i Hayat - page 274

B›rak bîçare feryad›, belâdan k›l tevekkül. Zira feryat,
belâ ender, hata ender belâd›r bil!
Belâ vereni buldunsa e¤er, safa ender, vefa ender, atâ
ender belâd›r bil!
Madem öyle, b›rak flekvay›, flükret; çün belâbil, demâ
keyfinden güler hep gül mül.
Ger bulmazsan, bütün dünya cefa ender, fenâ ender,
heba ender belâd›r bil!
Cihan dolu belâ bafl›nda varken, ne ba¤›r›rs›n küçücük
bir belâdan, gel tevekkül k›l.
Tevekkül ile belâ yüzünde gül; tâ o da gülsün.
O güldükçe küçülür, eder tebeddül.
Hem, üstatlar›mdan Mevlâna Celâleddin’in nefsine
dedi¤i gibi dedim
:
n
ÓnH r¿nó«°pûnc râr°ù«p¸ ? '
?n
H pôrµo°T ? '
?n
H ?pàr
Ø o
c ƒo
J nh oâr°ùndnG pâr
Ø o
c hoG
1
Énænanh oôr?na p¬ n
cr
Qn
O p¿n
R ¬n
?r?nM rºnæn
e ?pær©nj ¬pc râr°ù«p¸ nÓnH uô°p
S
O vakit, nefsim dahi, “Evet, evet! Acz ve tevekkül ile,
fakr ve iltica ile nur kap›s› aç›l›r, zulmetler da¤›l›r.
2
p
?n
Ór
°Sp
’r
Gn
h p
¿Én
Á/
’r
G p
Qƒo
f '
¤n
Y $ o
ór
ªn
ë r
dn
G
” dedi.
Meflhur Hikem-i Atâiye’nin flu f›kras›
:
o
?n
ón
Ln
h r
øn
e n
ón
?n
a Gn
PÉn
en
h ¯ o
?n
ón
?n
a r
øn
e n
ón
Ln
h Gn
PÉn
e
Yani: “
Cenab-› Hakk› bulan, neyi kaybeder? Ve Onu
kaybeden, neyi kazan›r?
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
atâ ender atâ:
lütuf içinde, ba¤›fl
içinde.
belâ:
musibet, gam, keder, afet,
s›k›nt›.
belâbil:
bülbüller.
cefa ender:
s›k›nt› içinde, eziyet
içinde, cefa içinde.
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakk›n tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
cihan:
dünya, kâinat, âlem.
çün:
gibi, madem ki, çünkü, nas›l,
nice, misilli, niçin.
demâ:
her zaman, vaktaki.
fakr:
varl›ktan geçme, yaln›z Al-
lah’a muhtaç olma.
fenaender:
yokluk içinde.
f›kra:
k›s›m, fas›l, bölüm.
ger:
e¤er.
iltica:
s›¤›nma, bar›nma.
keyif:
nefle, alkol veya uyuflturu-
cu maddelerin meydana getirdi¤i
hafif sarhoflluk.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
meflhur:
tan›nm›fl, herkesin bildi-
¤i, flöhretli, ad› yayg›nl›k kazan-
m›fl, ünlü, naml›.
mül:
flarap.
nefis:
kendi, flah›s.
nefis:
kötü vas›flar›, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülü¤e
sevk eden, flehevî istekleri kam-
ç›lay›p hay›rl› ifllerden al›koyan
güç.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
safaender:
rahatl›k içerisinde,
zevk içinde.
flekva:
flikâyet, yak›nma, hofl-
nutsuzluk, memnuniyetsizlik.
flükür:
nimet ve iyili¤in sahi-
bini tan›ma ve ona karfl› min-
net duyma.
tebeddül:
baflkalaflma, de¤ifl-
me, baflka hale getirme, bafl-
ka flekil alma.
tevekkül:
bir iflin gerçeklefl-
mesi için gereken çal›flmay›
ve çabay› gösterip sebeplere
baflvurduktan sonra ifli Al-
lah’a b›rakma, neticeyi ondan
bilme, kadere raz› olma.
üstat:
ö¤retici; muallim, ö¤-
retmen, usta, sanatkâr.
vefaender:
vefa içinde, vefa
ile.
zulmet:
karanl›k.
1.
O, "Ben senin Rabbin de¤il miyim?" dedi; "Evet Rabbimsin" dedim. "Evet" demenin flük-
rü nedir? "Belâ" çekmektir. Belân›n s›rr›n›n ne oldu¤unu bilir misin? O, Allah'a karfl› fakr›n›
hissetmenin ve Allah'a dayanmad›kça hiçli¤ini bilmenin yollar›d›r.
2.
‹man ve ‹slâmiyet nurundan dolay› Allah'a hamd olsun.
274 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
1...,264,265,266,267,268,269,270,271,272,273 275,276,277,278,279,280,281,282,283,284,...1390
Powered by FlippingBook