Tarihçe-i Hayat - page 284

kar›flmad›¤›n hâlde, nedendir ki, her f›rsatta onlar senin
ahiretine kar›fl›yorlar? Hâlbuki hiçbir hükûmetin kanunu,
târikü’d-dünya ve münzevilere kar›flm›yor.”
Elcevap
: Yeni Said’in bu suale karfl› cevab› sükûttur.
Yeni Said, “Benim cevab›m› kader-i ‹lâhî versin” der. Bu-
nunla beraber, mecburiyetle, emaneten istiare etti¤i Eski
Said’in kafas› diyor ki: Bu suale cevap verecek, Isparta
vilâyetinin hükûmetidir ve flu vilâyetin milletidir. Çünkü
bu hükûmet ve flu millet, benden çok ziyade bu sualin al-
t›ndaki mana ile alâkadard›rlar. Madem binler efrad› bu-
lunan bir hükûmet ve yüz binler efrad› bulunan bir millet
benim bedelime düflünmeye ve müdafaa etmeye mec-
burdur; ben neden lüzumsuz olarak müddeilerle konuflup
müdafaa edeyim?
Çünkü dokuz senedir ben bu vilâyetteyim; gittikçe da-
ha ziyade dünyalar›na arkam› çeviriyorum. Hiçbir hâlim
de mestur kalmam›fl. En gizli, en mahrem risalelerim da-
hi hükûmetin ve baz› mebuslar›n ellerine geçmifl. E¤er
ehl-i dünyay› telâfla ve endifleye düflürecek dünyevî bir
kar›flmak hâlim ve kar›flt›rmak teflebbüsüm ve fikrim ol-
sayd›, bu vilâyet ve kazalardaki hükûmet, dokuz sene
dikkat ve tecessüs ettikleri hâlde ve ben de çekinmeye-
rek yan›ma gelenlere esrar›m› beyan etti¤im hâlde, hü-
kûmet bana karfl› sükût edip iliflmediler. E¤er milletin ve
vatan›n saadetine ve istikbaline zarar verecek bir kaba-
hatim varsa, dokuz seneden beri valisinden tut, köy
karakol kumandan›na kadar kendilerini mes’ul eder. On-
lar kendilerini mes’uliyetten kurtarmak için, hakk›mda
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
alâkadar:
ilgili, iliflkili, münase-
betli, ba¤l›.
bedel:
karfl›l›k, karfl›.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
efrat:
fertler, tek olanlar, birler.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
elcevap:
sorulan fleye verilen
karfl›l›k; söz veya yaz› ile cevap.
emaneten:
emanet yoluyla,
emanet olarak.
emir:
ifl buyurma, buyruk.
endifle:
düflünce, vesvese, kuflku,
kuruntu, merak, kayg›, keder,
gam, flüphe, korku.
esrar:
s›rlar, gizlenilen ve bilin-
meyen fleyler, akl›n eremeyece¤i
fleyler.
f›rsat:
bir ifl için en uygun zaman
ve hâl.
fikir:
düflünme, düflünce.
hükümet:
yönetim.
istiare:
baflkas›ndan kullanmak
üzere alma, ödünç alma, birinden
i¤reti bir fley alma.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman,
ati.
kabahat:
çirkin hareket, uygun-
suz ifl.
kader-i ‹lâhî:
‹lâhî kader, Allah’›n
kader kanunu.
kâfî:
yeter, yetecek; elveren, ye-
tiflen.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
karakol:
asayifl ve güvenli¤i sa¤-
lamakla görevli gezici kuvvet, kol,
devriye.
kaza:
ilçe.
kumandan:
bir mevkiin, bir iflin
veya askerlik yahut korumak
maksad›yla meydana getirilen bir
kuruluflun bafl›nda bulunan ve
sevk ve idareyi düzenleyen kim-
se, komutan.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
mebus:
halk taraf›ndan seçilerek
meclise gönderilen, milletvekili.
mecburiyet:
mecbur olma, mec-
burluk, zarurîlik durumu, zora tu-
tulma, zorunluluk.
mestur:
örtülü, örtülmüfl, setro-
lunmufl, kapal›, gizli, perdeli.
mes’ul:
yapt›¤› ifllerden hesap
vermeye mecbur olan, sorumlu.
mes’uliyet:
mes’ul olma hâli,
mes’ullük, sorumluluk, yapt›¤› ifl
ve hareketten hesap vermeye
mecbur olufl.
müdafaa:
savunma.
284 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
müddei:
dava eden, bir iddi-
ada bulunan, iddia sahibi, da-
vac›.
münzevi:
bir köfleye çekilip
ibadetle u¤raflan, vaktini iba-
detle geçiren.
münzevi:
köflesine çekilip
kimseyle görüflmeyen, her-
kesten uzaklafl›p yaln›z yafla-
yan.
Rahîm:
merhamet eden, çok
merhametli olan, esirgeyen,
koruyan, ac›yan Allah.
Rahman:
rahmeti bütün her-
kese yay›lan ve bütün yarat›l-
m›fllar›n r›z›klar›n› ve geçim
flekillerini içine alan rahmetin
sahibi Allah.
saadet:
mutluluk, kutluluk,
bahtiyarl›k, mes’ut olma.
sükût:
susma.
takdir:
tayin etme, miktar›n›
belirleme.
târik-i dünya:
dünyay› terk
eden, dünya ifllerinden elini
aya¤›n› çekip bir köflede otu-
ran.
tecessüs:
iç yüzünü araflt›r-
ma, ayr›nt›s›n› ö¤renme, arafl-
t›rma merak›, araflt›r›c›l›k.
telâfl:
tasa, endifle, kayg›.
teflebbüs:
bir ifli yapmak için
harete geçme, bafllama, girifl-
me.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme, gücünün yet-
medi¤i yerde Allah’tan bekle-
me.
vali:
bir vilâyeti idare eden en
büyük memur.
vilayet:
il.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,274,275,276,277,278,279,280,281,282,283 285,286,287,288,289,290,291,292,293,294,...1390
Powered by FlippingBook