Tarihçe-i Hayat - page 286

‹K‹NC‹ ‹fiARET
Tenkitkârâne bir suale cevapt›r.
Ehl-i dünya taraf›ndan deniliyor ki
: “Sen neden bizden
küstün? Bir defa olsun hiç müracaat etmeyip sükût ettin.
Bizden fliddetli flekva edip ’Bana zulmediyorsunuz’ diyor-
sun. Hâlbuki bizim bir prensibimiz var, bu asr›n mukte-
zas› olarak hususî düsturlar›m›z var. Bunlar›n tatbikini
sen kendine kabul etmiyorsun. Kanunu tatbik eden za-
lim olmaz. Kabul etmeyen isyan eder. Ezcümle, bu asr-›
hürriyette ve bu yeni bafllad›¤›m›z cumhuriyetler devrin-
de, müsavat esas› üzerine tahakküm ve tagallübü kald›r-
mak düsturu bizim bir kanun-i esasîmiz hükmüne geçti¤i
hâlde, sen kâh hocal›k, kâh zahitlik suretinde teveccüh-i
ammeyi kazanarak, nazar-› dikkati kendine celp ederek,
hükûmetin nüfuzu haricinde bir kuvvet, bir makam-› içti-
maî elde etmeye çal›flt›¤›n, zahir hâlin ve eski zamanda-
ki macera-i hayat›n›n delâletiyle anlafl›l›yor. Bu hâl ise,
flimdiki tabirle, burjuvalar›n müstebidâne tahakkümleri
içinde hofl görünebilir. Fakat bizim tabaka-i avam›n inti-
bah›yla ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve
Bolflevizm düsturlar› bizim daha ziyade iflimize yarad›¤›
için o sosyalizm düsturlar›n› kabul etti¤imiz hâlde, senin
vaziyetin bize a¤›r geliyor. Prensiplerimize muhalif düflü-
yor. Onun için sana verdi¤imiz s›k›nt›dan flekvaya ve küs-
meye hakk›n yoktur.”
Elcevap:
Hayat-› içtimaiye-i befleriyede bir 盤›r açan,
e¤er kâinattaki kanun-i f›trata muvaf›k hareket etmezse,
asr-› hürriyet:
hürriyyet asr›, ser-
bestlik asr›.
Bolflevizm:
Lenin taraf›ndan ge-
lifltirilen komünist nazariye ve
uygulama, ihtilâl yoluyla prole-
tarya iktidar› kurma taraftarl›¤›,
bolfleviklik.
burjuva:
zenginler, s›n›f›.
celp:
çekme, çekifl, kendine çek-
mek.
delâlet:
delil olma, gösterme.
düstur:
kanun, kaide, kural, pren-
sip, esas.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›, dün-
ya adam›, ahireti düflünmeyen.
elcevap:
sorulan fleye verilen
karfl›l›k; söz veya yaz› ile cevap.
esas:
temel.
ezcümle:
belli bafll›, bafll›ca, özel-
likle, bu cümleden olarak, bu da,
bu babdan.
galebe:
galip gelme, yenme, üs-
tünlük.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki, öyle iken, oysa ki, hakikat
flu ki.
hariç:
bir fleyin d›fl›, d›flar›s›, d›flta
kalan.
hayat-› içtimaiye-i befleriye:
in-
sanlara ait olan sosyal hayat.
hususî:
bir fleye, bir kifliye, bir ye-
re has olan, herkese âid olmayan,
özel.
hükümet:
yönetim.
intibah:
uyanma, uyan›fl.
isyan:
baflkald›rma, itaatsizlik,
serkefllik, emre karfl› gelip ayak-
lanma.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
kanun-› esasî:
ana prensipler,
ana esaslar, ana kanun.
kanun-› f›trat:
yarat›l›fl kanunu.
macera-y› hayat:
hayat macera-
s›, hayat serüveni, hayat›n seyri.
makam-› içtimaî:
sosyal hayatta-
ki mevki, makam.
muhalif:
karfl›, uyma, karfl›t.
muktezâ:
iktiza eden, gereken,
lâz›m gelen, icap eden, gerekli
olan.
muvaf›k:
yerinde, uygun, uyar,
münasip.
müracaat:
baflvurma, dan›flma;
baflvuru.
müsavat:
ayn› hâl ve derecede
olma, her bak›mdan ayn› derece-
de olma, birinin di¤erinden imti-
yaz› ve üstünlü¤ü olmama, mü-
savilik, beraberlik , eflitlik.
müstebidâne:
müstebitçe, müs-
tebit olana yak›fl›r flekilde, keyfî
olarak ve bask›c› flekilde.
nazar-› dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bak›fl.
nüfuz:
bir kimsenin emir ve hü-
kümlerinin ifllemesi, geçerli olma-
s›.
286 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
prensip:
temel fikir, temel
bilgi, esas, ilke.
sosyalizm:
üretim araçlar›n›n
ferdî olmaktan ç›kar›l›p ka-
muya mal edilmesi ve gelir
paylafl›m›n›n düzenlenmesi
esaslar›na dayanan doktrin,
toplumculuk.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
sükût:
susma.
flekva:
flikâyet, yak›nma, hofl-
nutsuzluk, memnuniyetsizlik.
tabaka-i avam:
avam taba-
kas›, halktan ilmi irfan› k›t
olanlar›n tabakas›, halk.
tabir:
ifade, söz.
tagallüb:
zorbal›k, zorla hü-
küm sürme.
tahakküm:
zorbal›k etme,
zorla hükmetme, hükmü alt›-
na alma.
tatbik:
yerine getirme, uygu-
lama.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halk›n yönelifli.
tezahür:
zuhur etme, ortaya
ç›kma, meydana ç›kma, belir-
me, görünme.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zahir:
görünen, görünücü.
zalim:
zulmeden, haks›zl›k
eden, ac›mas›z ve haks›z dav-
ranan.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
zulüm:
ifli yerli yerince yap-
mama, hak eden kimseye
hakk›n› vermeme, adalete
ayk›r› davranma, adaletsizlik.
1...,276,277,278,279,280,281,282,283,284,285 287,288,289,290,291,292,293,294,295,296,...1390
Powered by FlippingBook