hay›rl› ifllerde, terakkide muvaffak olamaz. Bütün hare-
keti fler ve tahrip hesab›na geçer. Madem kanun-i f›trata
tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette f›trat-› befleriye-
yi de¤ifltirmek ve nev-i beflerin hilkatindeki hikmet-i esa-
siyeyi kald›rmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edile-
bilir. Evet, ben neseben ve hayatça avam tabakas›nda-
n›m. Ve meflreben ve fikren “müsavat-› hukuk” mesle¤i-
ni kabul edenlerdenim. Ve flefkaten ve ‹slâmiyetten ge-
len s›rr-› adalet ile, burjuva denilen tabaka-i havass›n is-
tibdat ve tahakkümlerine karfl› eskiden beri muhalefetle
çal›flanlardan›m. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i
tamme lehinde, zulüm ve tagallüp ve tahakküm ve istib-
dad›n aleyhindeyim. Fakat nev-i beflerin f›trat› ve s›rr-›
hikmeti, müsavat-› mutlaka kanununa z›tt›r. Çünkü Fâ-
t›r-› Hakîm, kemal-i kudret ve hikmetini göstermek için,
az bir fleyden çok mahsulât ald›r›r ve bir sahifede çok ki-
taplar› yazd›r›r ve bir fley ile çok vazifeleri yapt›rd›¤› gibi,
befler nev’i ile de binler nev’in vazifelerini gördürür. ‹flte
o s›rr-› azîmdendir ki, Cenab-› Hak, insan nev’ini binler
nevileri sümbül verecek ve hayvanat›n sair binler nevile-
ri kadar tabakat gösterecek bir f›tratta yaratm›flt›r. Sair
hayvanat gibi, kuvalar›na, lâtifelerine, duygular›na had
konulmam›fl; serbest b›rak›p hadsiz makamatta gezecek
istidat verdi¤inden, bir nevi iken binler nevi hükmüne
geçti¤i içindir ki, arz›n halifesi ve kâinat›n neticesi ve zî-
hayat›n sultan› hükmüne geçmifltir.
‹flte, nev-i insan›n tenevvüünün en mühim mayesi ve
zembere¤i, müsabaka ile, hakikî imanl› fazilettir. Fazileti
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 287
B
ARLA
H
AYATI
kemal-i kudret:
kudretin mü-
kemmelli¤i.
kuva:
kuvvetler, güçler, takatlar.
leh:
hakk›nda, onun için, onun ta-
raf›na, ondan yana.
mahsulât:
meydana gelen, elde
edilen fleyler.
makamat:
makamlar.
mâye:
maya, as›l ve gerekli mad-
de; temel, esas, as›l, öz.
meslek:
tutulan yol, sülûk edilen
yer.
meflreben:
meflrepçe, meflrep
olarak.
muhalefet:
bir düflünce, fiil veya
harekete karfl› durma.
muvaffak:
baflaran, baflarm›fl,
baflar›l›.
müsabaka:
yar›fl, yar›flma, karfl›-
laflma, birbirini yenmeye çal›flma.
müsavat:
ayn› hâl ve derecede
olma, her bak›mdan ayn› derece-
de olma, birinin di¤erinden imti-
yaz› ve üstünlü¤ü olmama, mü-
savilik, beraberlik , eflitlik.
müsavat-› hukuk:
hukuktaki
eflitlik.
müsavat-› mutlaka:
mutlak eflit-
lik, kayda flarta ba¤l› olmayan
eflitlik.
neseben:
nesepçe, soy bak›m›n-
dan, soyca, soyu itibariyle.
nev’i insan:
insan çeflidi, insan
cinsi, insano¤lu.
sair:
di¤er, öteki, baflka.
s›rr-› adalet:
adalet s›rr›; hakka ri-
ayetkârl›k, adalet gerçe¤i.
s›rr-› azîm:
büyük s›r.
s›rr-› hikmet:
hikmet s›rr›, herke-
sin bilmedi¤i gizli sebep.
flefkaten:
flefkat ederek, flefkat
göstermek ve ac›mak suretiyle.
tabaka:
topluluk, s›n›f, zümre.
tabaka-i havas:
havâs tabakas›,
yaflay›flça üstün ve zengin olan
sosyal s›n›f.
tabakat:
tabakalar.
tagallüb:
zorbal›k, zorla hüküm
sürme.
tahrip:
harap etme, y›kma, k›r›p
dökme, bozma.
tatbik:
yerine getirme, uygula-
ma.
tatbik-i hareket:
hareket etme,
davranma.
tenevvü:
çeflitlenme, çeflit çeflit
olma, çeflitlilik.
terakki:
ilerleme, geliflme.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› yap›l-
mas› gereken ifl, görev.
zemberek:
hareketi sa¤layan güç
kayna¤›, hareket yapt›ran alet.
z›t:
karfl›t.
zîhayat:
hayat sahibi.
zulüm:
ifli yerli yerince yapma-
ma, hak eden kimseye hakk›n›
vermeme, adalete ayk›r› davran-
ma, adaletsizlik.
adalet-i tamme:
tam ve ek-
siksiz olan adalet.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
arz:
yer, dünya.
avam:
halk›n büyük k›sm›,
umum, herkes; “havas”›n z›d-
d›.
befler:
insan, insanl›k, âde-
mo¤lu.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
Fât›r-› Hakîm:
her fleyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir flekilde yaratan
Allah.
fazilet:
kifliyi ahlakl›, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevi
kuvvet, erdem.
f›trat:
yarat›l›fl, tabiat, mizaç,
huy.
f›trat-› befleriye:
insan›n ya-
rat›l›fl›, insan›n tabiat›.
fikren:
fikir ile, düflünerek,
zihnen.
had:
s›n›r.
hakikî:
gerçek, sahici.
hayvânât:
hayvanlar.
hikmet-i esasiye:
temel ve
as›l hikmet, gaye.
hilkat:
yaratma, yarat›fl; yara-
t›lma, yarat›l›fl.
istibdat:
hak ve hukuku tan›-
mama, keyfî uygulama, zu-
lüm ve tahakküm.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleyle-
rin tamam›, bütün âlemler,
varl›klar.
kemal-i kudret ve hikmet:
Cenab-› Allah’›n hikmet ve
kudretindeki eksiksiz ve ku-
sursuz mükemmellik.