Tarihçe-i Hayat - page 291

E¤er deseniz
: “Bu hürmet ve makam ve teveccüh, va-
zife bafl›nda oldu¤u vakte mahsustur ve vazifedarlara
hast›r. Sen vazifesiz bir adams›n; vazifedarlar gibi mille-
tin hürmetini kabul edemezsin.”
Elcevap:
E¤er insan yaln›z bir cesetten ibaret olsa ve
insan dünyada lâyemutâne daimî kalsa ve kabir kap›s›
kapansa ve ölüm öldürülse, o vakit vazife yaln›z askerlik
ve idare memurlar›na mahsus kal›rsa; sözünüzde dahi bir
mana olurdu.
Fakat madem insan yaln›z cesetten ibaret de¤il; cese-
di beslemek için kalp, dil, ak›l, dima¤ kopar›l›p o cesede
yedirilmez. Onlar imha edilmez; onlar da idare ister.
Ve madem kabir kap›s› kapanm›yor ve madem kabrin
öbür taraf›ndaki endifle-i istikbal her ferdin en mühim
meselesidir. Elbette milletin itaat ve hürmetine istinat
eden vazifeler, yaln›z milletin hayat-› dünyeviyesine ait
içtimaî ve siyasî ve askerî vazifelere münhas›r de¤ildir.
Evet, yolculara seyahat için vesika vermek bir vazife
oldu¤u gibi, ebed taraf›na giden yolculara da hem vesi-
ka, hem o zulümatl› yolda nur vermek öyle bir vazifedir
ki, hiçbir vazife o vazife kadar ehemmiyetli de¤ildir. Böy-
le bir vazifenin inkâr›, ölümün inkâr›yla ve her gün
1
w
?n
M o
är
ƒn
ª r
dn
G
davas›n›, cenazelerinin mührüyle imza edip
tasdik eden otuz bin flahidin flahadetini tekzip ve inkâr
etmekle olur.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 291
B
ARLA
H
AYATI
dinleme, al›nan emre göre hare-
ket etme.
kabir:
ölüleri defnetmek için ka-
z›lan çukur, mezar, sin, merkad.
büyük, ulu.
lâyemûtâne:
ölmezlikle, ölüm-
süz.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
mahsus:
baflkas›nda bulunma-
yan, bir fleye veya kifliye has
olan.
mana:
anlam; bir kelime, söz, ha-
reket veya iflaretin ifade etti¤i
anlam.
mesele:
konu.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
mühr:
mühür, bir kimsenin, bir
kuruluflun ad›n›n veya ünvan›n›n
tersine kaz›l› bulundu¤u, metal,
plâstik, a¤aç v.b. fleylerden yap›l-
m›fl araç, damga, kafle, imza.
münhas›r:
hasredilmifl, ayr›lm›fl,
bir fleye veya kimseye mahsus.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
seyahat:
yolculuk, uzun yolculuk.
siyasî:
siyaset gere¤i olan, siya-
setle ilgili, siyasete ait.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
n›kl›k.
flahit:
flahitlik yapan, gördü¤ü ve-
ya bildi¤i fleyi mahkeme önünde
yemin ederek söyleyip davan›n
sonuçlanmas›na yard›m eden
kimse, flahit, tan›k.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama, gerçekli¤ini kabul et-
me.
tekzîb:
yalanlama, yalan oldu¤u-
nu söyleme.
vazife:
ahlâk veya ifl icab› yap›l-
mas› gereken ifl, görev.
vazifedar:
vazifeli, vazifesi olan,
ifl gören.
zulümat:
karanl›klar.
askerî:
askere veya askerli¤e
ait, askere mahsus, askerle il-
gili.
cenaze:
insan ölüsü.
ceset:
ten, gövde, vücut, be-
den.
daimî:
sürekli, devaml›.
dima¤:
ak›l, fluur.
ebed:
sonu olmayan gelecek
zaman, sonsuzluk, daimîlik.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
elcevap:
sorulan fleye verilen
karfl›l›k; söz veya yaz› ile ce-
vap.
endifle-i istikbal:
gelecek dü-
flüncesi, gelecek kayg›s›.
fert:
flah›s, kifli.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya
ait olan hayat.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan, müteflekkil.
içtimaî:
toplumla alâkal›, ce-
miyete ait, sosyal.
imha:
bozma, yok etme,
mahvetme, ortadan kald›rma,
y›kma.
inkâr:
reddetme, tan›mama,
kabul ve tasdik etmeme,
inanmama.
istinat:
dayanma.
itaat:
boyun e¤me, uyma,
1.
Ölüm kesin bir gerçektir.
1...,281,282,283,284,285,286,287,288,289,290 292,293,294,295,296,297,298,299,300,301,...1390
Powered by FlippingBook