habbeyi kubbe yapanlara karfl kubbeyi habbe yapp be-
ni müdafaa etmeye mecburdurlar. Öyle ise bu sualin ce-
vabn onlara havale ediyorum.
Amma flu vilâyetin milleti, umumiyetle benden ziyade
beni müdafaa etmek mecburiyetleri flundandr ki, bu do-
kuz senedir hem kardefl, hem dost, hem mübarek olan
bu milletin hayat- ebediyesine ve kuvvet-i imaniyesine
ve saadet-i hayatiyesine bilfiil ve maddeten tesirini gös-
teren yüzer risalelerle çalflt¤mz ve hiçbir da¤da¤a ve
zarar, hiç kimseye o risaleler yüzünden gelmedi¤i ve hiç-
bir garazkârâne tereflfluhat- siyasiye ve dünyeviye görül-
medi¤i ve lillâhilhamd flu Isparta vilâyeti, eski zamann
fiam- fierifinin mübarekiyetini ve âlem-i slâmn medre-
se-i umumîsi olan Msrn Camiül-Ezheri mübarekiyeti
nevinden, kuvve-i imaniye ve salâbet-i diniye cihetinde
bir mübarekiyet makamn Risale-i Nur vastasyla kaza-
narak bu vilâyette, imann kuvveti lâkaytl¤a ve ibadetin
ifltiyak sefahate hâkim olmasn ve umum vilâyetlerin
fevkinde bir meziyet-i dindarâneyi Risale-i Nur bu vilâye-
te kazandrd¤ndan, elbette bu vilâyetteki umum insan-
lar, hatta faraza dinsizi de olsa, beni ve Risale-i Nuru
müdafaaya mecburdur. Onlarn çok ehemmiyetli müda-
faa haklar içinde, benim gibi vazifesini bitirmifl ve lillâ-
hilhamd, binlerle flakirtler benim gibi bir âcizin yerinde
çalflmfl ve çalflt¤ hengâmda, ehemmiyetsiz cüzî hak-
km beni müdafaaya sevk etmiyor. Bu kadar binlerle da-
va vekilleri bulunan bir adam, kendi davasn kendi mü-
dafaa etmez.
TARHÇE- HAYATI
| 285
B
ARLA
H
AYATI
yerine getirme, Allaha karfl kul-
luk vazifesini yapma.
ifltiyak:
flevklenme, görece¤i gel-
me, özleme, tahassür.
kuvve-i maneviye:
iman kuvve-
ti.
lâkayt:
kaytsz, ilgi göstermeyen,
ilgisiz, aldrfl etmeyen.
lillâhilhamd:
ne kadar hamd ve
flükürler varsa ve olmuflsa, cüm-
lesi Allaha mahsustur, Ona gider,
Ona aittir.
maddeten:
sözde de¤il, fiilen.
mecbur:
icbar edilmifl, zorla bir
ifle giriflmifl, bir ifli yapmak zorun-
da kalmfl.
mecburiyet:
mecbur olma, mec-
burluk, zarurîlik durumu, zora tu-
tulma, zorunluluk.
meziyet-i dindarâne:
dindarca
meziyet, dindarlk fazileti ve üs-
tünlü¤ü.
mübarek:
hayrl, mutlu, kutlu,
u¤urlu.
mübarekiyet:
mübareklik.
müdafaa:
savunma.
saadet-i hayatiye:
hayattaki
mutluluk.
salâbet-i diniye:
din sa¤laml¤,
dinin emirlerini korumakta ve
tatbik etmekteki ciddiyet.
sefahat:
yasak fleylere, zevk ve
e¤lenceye aflr derecede düflkün-
lük.
sevk:
yönlendirme.
sual:
soru.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
fiam- fierif:
fiam; Suriyenin bafl-
flehri.
tereflfluhat- siyasiye ve dünye-
viye:
siyasete ve dünyaya ait be-
lirtiler, arzular, gayeler.
umum:
hep, bütün, cümle, her-
kes.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir fleyin herkese ait
olmas, genellik.
vasta:
araclk.
vazife:
ahlâk veya ifl icab yapl-
mas gereken ifl, görev.
vekil:
baflkasnn yerine ve adna
hareket eden, konuflan.
vilayet:
il.
ziyade:
çok, fazla, artk.
âciz:
eli yetmez, gücü yet-
mez, güçsüz.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, s-
lâm dünyas.
amma:
ama, lâkin, ancak, öy-
le ki, flu kadar ki.
bilfiil:
gerçek olarak, lâfla de-
¤il iflle.
Camiül-Ezher:
Msrdaki Ez-
her Üniversitenin ad.
cihet:
yan, yön, taraf.
cüzî:
küçük.
da¤da¤a:
gürültü, patrt,
beyhude telâfl ve zdrap.
dava:
mahkeme.
ehemmiyet:
kymet, de¤er.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
faraza:
farz edelim ki, farz
edin ki, sayalm ki, ola ki.
fevk:
üst, üst taraf, yukar,
üzeri.
garazkârane:
garez ve düfl-
manl¤a kaplarak, garazkâr-
lkla, düflmancasna.
habbe:
tane.
hâkim:
sözünü geçiren, ege-
men.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de... manalarnda,
cümle bafllarnda kullanlan
edattr.
havale:
bir ifli veya bir fleyi
baflka birine brakma, üstüne
brakma, smarlama.
hayat- ebediye:
ahiret haya-
t.
hengâm:
zaman, devir, ça¤,
sra, vakit.
ibadet:
Allahn emrettiklerini