Madem manevî hacat- zaruriyeye istinat eden mane-
vî vazifeler var. Ve o vazifelerin en mühimmi, ebed yo-
lunda seyahat için pasaport varakas ve berzah zulüma-
tnda kalbin cep feneri ve saadet-i ebediyenin anahtar
olan imandr ve imann ders ve takviyesidir. Elbette, o
vazifeyi gören ehl-i marifet, her hâlde, küfran- nimet su-
retinde, kendine edilen nimet-i lâhiyeyi ve fazilet-i ima-
niyeyi hiçe sayp, sefihler ve fasklarn makamna sukut
etmeyecektir. Kendini, afla¤larn bidalaryla, sefahatle-
riyle bulafltrmayacaktr! flte, be¤enmedi¤iniz ve müsa-
vatszlk zannetti¤iniz inziva bunun içindir.
flte bu hakikatle beraber, beni iflkence ile taciz eden
sizin gibi enaniyette ve bu kanun-i müsavat krmakta fi-
ravunluk derecesinde ileri giden mütekebbirlere karfl de-
miyorum. Çünkü mütekebbirlere karfl tevazu, tezellül
zannedildi¤inden, tevazu etmemek gerektir. Belki ehl-i
insaf ve mütevazi ve adil ksmna derim ki
:
Ben, felillâhilhamd, kendi kusurumu, aczimi biliyo-
rum. De¤il Müslümanlar üstünde mütekebbirâne bir
makam- ihtiram istemek, belki her vakit nihayetsiz ku-
surlarm, hiçli¤imi görüp, isti¤far ile teselli bulup, halk-
lardan ihtiram de¤il, dua istiyorum. Hem zannederim,
benim bu mesle¤imi, benim bütün arkadafllarm biliyor-
lar. Yalnz bu kadar var ki, Kurân- Hakîmin hizmeti
esnasnda ve hakaik- imaniyenin dersi vaktinde, o haka-
ik hesabna ve Kurân flerefine, o makamn iktiza etti¤i
izzet ve vakar- ilmiyeyi ders vaktinde muhafaza edip,
baflm ehl-i dalâlete e¤memek için, o izzetli vaziyeti
acz:
zayflk, güçsüzlük.
âdil:
adaletli olan, do¤ruluk gös-
teren.
berzah:
ruhlarn kyamete kadar
bekleyece¤i, dünya ile ahiret ara-
sndaki yer.
bida:
dinin aslna uymayan adet
ve uygulamalar.
ehl-i dalâlet:
yoldan çkanlar, az-
gn ve sapkn kimseler.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri, mer-
hametli olanlar, orta yolu tutan-
lar.
ehl-i marifet:
bilim, hüner ve
sanat sahibi kifliler; usta ve mahir
olanlar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka, flüp-
hesiz.
enaniyet:
gurur, benlik.
esna:
ara, aralk, sra, vakit,
zaman, hengâm.
fask:
Allahn emirlerine aykr
hareket eden, günahkâr.
fazilet-i imaniye:
imann fazileti,
imann kazandrd¤ güzellikler.
firavunluk:
nefsini ve benli¤ini fi-
ravun gibi ilâh seviyesine çkara-
cak derecede büyük görme.
hâcât- zaruriye:
zorunlu ihtiyaç-
lar, gerekli ihtiyaçlar.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakaik- imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
ihtiram:
hürmet etme, sayg gös-
terme.
iktiza:
lâzm gelme, gerekme, ih-
tiyaç hissedilme.
inziva:
bir köfleye çekilme, tek
baflna yaflama, dünya ifllerinden
vaz geçme, dünyadan el-etek
çekme.
isti¤far:
tevbe etme, Allahtan
günahlarnn ba¤fllanmasn is-
teme.
istinat:
dayanma.
izzet:
de¤er, itibar, fleref, yücelik.
kanun-i müsavat:
eflitlik kanunu,
eflitlik prensibi.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve
suresinde saysz hikmet ve fay-
dalar bulunan Kurân.
küfran- nimet:
nimete karfl
nankörlük etme, Cenab- Hakkn
ihsan etti¤i nimetleri bilmemek,
hürmetsizlikte bulunmak, nimet-
lere flükürsüzlük.
makam- ihtiram:
hürmet edile-
cek makam, karflsndakine de¤er
verme makam.
manevî:
madde dfl olan, maddî
olmayan, manaya ait.
meslek:
tarz, davranfl.
muhafaza:
koruma, saklama.
müsavat:
ayn hâl ve derecede
olma, her bakmdan ayn dere-
cede olma, birinin di¤erinden im-
tiyaz ve üstünlü¤ü olmama,
292 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
müsavilik, beraberlik , eflitlik.
mütekebbir:
tekebbür eden,
kibirlenen, kendini be¤enmifl,
kibirli, büyüklük taslayan,
büyüklenen.
mütekebbirane:
mütekebbir
olana yakflr flekilde, kibir-
lilikle, kibirlenerek, kendini
be¤enmifllikle.
mütevâz:
tevâzu eden, alçak
gönüllü olan, kibirsiz, gös-
teriflsiz.
nihayet:
son, uç, bitim, en-
cam.
nimet-i lâhîye:
Allahn
nimeti, Allahn lütfu, Allahn
ihsan, Allahn bahfletti¤i her
türlü rzk.
saadet-i ebediye:
zevalsiz,
sonu olmayan mutluluk, son-
suz mutluluk.
sefahat:
yasak fleylere, zevk
ve e¤lenceye aflr derecede
düflkünlük.
sefih:
süse, gösterifle, zevk ve
e¤lenceye aflr düflkün olan.
suret:
biçim, görünüfl, klk,
kyafet.
taciz:
rahatsz etme, huzur-
suz klma, skma.
takviye:
kuvvetlendirme,
sa¤lamlafltrma.
tevazu:
alçak gönüllülük,
kibirsizlik.
tezellül:
kendini hor ve hakir
gösterme.
vakar- ilmiye:
ilimden gelen
onurluluk, ilmî izzet, ilimden
gelen a¤rbaflllk.
varaka:
yazl kâ¤t.
zan:
sanma, san.