Tarihçe-i Hayat - page 293

muvakkaten tak›n›yorum. Zannederim, ehl-i dünyan›n ka-
nunlar›n›n haddi yoktur ki, bu noktalara karfl› ç›kabilsin!
CÂY-I HAYRET B‹R TARZ-I MUAMELE
Malûmdur ki, her yerde ehl-i maarif, marifet ve ilim
noktas›nda muhakeme eder. Nerede ve kimde marifet ve
ilmi görse, meslek itibar›yla ona karfl› bir dostluk ve bir
hürmet besler. Hatta düflman bir hükûmetin bir profesö-
rü bu memlekete gelse, ehl-i maarif, onun ilim ve mari-
fetine hürmeten onu ziyaret ederler ve ona hürmet eder-
ler.
Hâlbuki ‹ngilizin en yüksek meclis-i ilmiyesinin, Mefli-
hat-› ‹slâmiyeden sordu¤u alt› sualin cevab›n› alt› yüz ke-
lime ile Meflihat-› ‹slâmiyeden istedikleri zaman, bura
maarifinin hürmetsizli¤ine u¤rayan bir ehl-i marifet, o al-
t› suale alt› kelime ile, mazhar-› takdir olmufl bir cevap
veren ve ecnebilerin en mühim ve hükemalar›n en esasl›
düsturlar›na hakikî ilim ve marifetle muaraza edip gale-
be çalan ve Kur’ân’dan ald›¤› kuvvet-i marifet ve ilme is-
tinaden Avrupa feylesoflar›na meydan okuyan ve hürri-
yetten alt› ay evvel ‹stanbul’da hem ulemay› ve hem de
mekteplileri münazaraya davet edip kendisi hiç sual sor-
madan suallerine noksans›z olarak do¤ru cevap veren
(HAfi‹YE)
ve bütün hayat›n› bu milletin saadetine hasreden
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 293
B
ARLA
H
AYATI
lar.
hükümet:
yönetim.
hürmet:
sayg›.
hürmeten:
hürmet olsun diye;
hürmet, sayg› ve ikram mak-
sad›yla.
hürriyet:
1908 de II. Meflrutiyetin
ilân› ile birlikte gerçekleflen yeni
sistemin halk aras›ndaki ad›.
ilim:
bilme, bilifl, bilgi; bir fleyin
do¤rusunu bilme.
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak, güvenerek, delil kabul
ederek.
kanun:
devletin yasama kuvveti
taraf›ndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
kuvvet-i marifet ve ilim:
ilim ve
marifet kuvveti.
malûm:
bilinen, belli, belirsiz ol-
mayan.
marifet:
bilgi.
mazhar-› takdir:
be¤enilmifl,
de¤eri anlafl›lm›fl, takdir edilmifl.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim kuru-
luflu, ilim ve irfan ö¤renilen yer,
okul.
memleket:
bir devletin topra¤›,
ülke, yurt, vatan, diyar.
Meflihat-› ‹slâmiye:
‹slâmî ifllerin
ilmî meseleleri ile u¤raflan devlet
dairesi, fieyhülislâml›k makam›.
muaraza:
birbirine karfl› gelme.
muhakeme:
düflünme, ak›l
yürütme, ak›l yürütüp do¤ru bir
netice elde edebilme, bir konuyu
ak›l süzgecinden geçirme, tartma,
de¤erlendirme.
muvakkaten:
geçici olarak, az bir
zaman için.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münazara:
bir konu üzerinde
belli kurallara uyularak yap›lan
tart›flma.
noksan:
eksik.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bah-
tiyarl›k, mes’ut olma.
sual:
soru.
tarz-› muamele:
muamele flekli,
davran›fl tarz›.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim
sahipleri.
ziyaret:
görmeye gitme, bir yeri
veya kimseyi görmeye gitme.
HAfi‹YE
:
Yeni Said diyor ki
:
fiu makamda Eski Said'in iftiharkârane söy-
ledi¤i flu sözlere ben ifltirak etmiyorum. Bu risalede sözü ona verdi¤im
için susturam›yorum. Enaniyetlilere karfl› bir parça enaniyetini göstersin
diye sükût ediyorum.
cây-› hayret:
hayret edilecek
yer veya fley, hayrete de¤er.
davet:
ça¤›rma, ça¤r›.
düstur:
kanun, kaide, kural,
prensip, esas.
ecnebi:
baflka milletten olan.
ecnebi:
yabanc›, garip, al›fl-
mam›fl.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›,
dünya adam›, ahireti düflün-
meyen.
ehl-i maarif:
ilim, irfan sahip-
leri, bilgili ve kültürlü kifliler.
ehl-i marifet:
bilim, hüner ve
sanat sahibi kifliler; usta ve
mahir olanlar.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan,
filozof.
galebe:
galip gelme, yenme,
üstünlük.
had:
yetki.
hakikî:
gerçek, sahici.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu
fludur ki, öyle iken, oysa ki,
hakikat flu ki.
hasr:
yaln›z bir fleye mahsus
k›lma, yaln›z bir fleye kullan-
ma.
hafliye:
bir kitab›n say-
falar›n›n kenar›na veya alt›na
yaz›lan aç›klay›c› yaz›, der-
kenar.
hatta:
manaya kuvvet ver-
mek için “üstelik, fazla olarak,
bundan baflka, kadar, bile,
dahi, hem de...” manalar›nda,
cümle bafllar›nda kullan›lan
edatt›r.
hükema:
âlimler, çok bilgili
kimseler, feylesoflar, filozof-
1...,283,284,285,286,287,288,289,290,291,292 294,295,296,297,298,299,300,301,302,303,...1390
Powered by FlippingBook