etmifltir. Bu ihsan- lâhîyi bütün hayatmda, lillâhilhamd,
tevfik-i lâhî ile flu millet-i slâmiyenin menfaatine, saade-
tine sarf ederek, hiçbir vakit vasta-i tahakküm ve tagal-
lüp olmad¤ gibi, ekser ehl-i gafletçe matlûp olan tevec-
cüh-i nâs ve hüsn-i kabul-i halk dahi, mühim bir srra bi-
naen benim menfurumdur, onlardan kaçyorum. Yirmi
sene eski hayatm zayi etti¤i için onlar kendime muzr
görüyorum. Fakat Risale-i Nuru be¤enmelerine bir
emare biliyorum, onlar küstürmüyorum.
flte, ey ehl-i dünya! Dünyanza hiç karflmad¤m ve
prensiplerinizle hiçbir cihet-i temasm bulunmad¤ ve
dokuz sene esaretteki bu hayatmn flahadetiyle yeniden
dünyaya karflmaya hiçbir niyet ve arzum yokken, bana
eski bir mütegallip ve daima frsat bekleyen ve fikr-i is-
tibdat ve tahakkümü taflyan bir adam gibi yaplan bun-
ca tarassut ve tazyikiniz hangi kanun iledir? Dünyada
hiçbir hükûmet böyle fevkalkanun ve hiçbir ferdin
tasvibine mazhar olmayan bir muameleye müsaade et-
medi¤i hâlde, bana karfl yaplan bu kadar bed muame-
lelere, yalnz de¤il benim küsmem, belki e¤er bilse nev-i
befler küser, belki kâinat küsüyor!
ÜÇÜNCÜ fiARET
Ma¤latal, divanecesine bir sual.
Bir ksm ehl-i hüküm diyorlar ki
: Madem sen bu
memlekette duruyorsun; flu memleketin cumhurî kanun-
larna inkyat etmek lâzm gelirken, sen neden inziva
perdesi altnda kendini o kanunlardan kurtaryorsun?
TARHÇE- HAYATI
| 289
B
ARLA
H
AYATI
lerinden vaz geçme, dünyadan
el-etek çekme.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
kanun:
devletin yasama kuvveti
tarafndan herkesçe uyulmak
üzere konulan her türlü kaide,
yasa.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay, böyle ise, hele.
ma¤lata:
mugalâta, zihin karflt-
racak saçma söz, bofl ve manasz
söz, karflsndakini yanltmak için
söylenen bofl lakrd.
matlup:
talep edilen, istenilen,
aranlan fley.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma; nail olmufl, eriflmifl, ka-
vuflmufl.
memleket:
devlet.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
karfll¤ olan fley.
menfur:
kendisinden nefret edi-
len, sevilmeyen, i¤renç.
millet-i slâmiye:
slâm milleti.
muamele:
davranma, davranfl,
birine karfl her hangi bir davra-
nflta bulunma.
muzrr:
zararl, zarar veren, zara-
ra sebep olan, zarar dokunan.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
mütegallip:
hak ve hukuka hür-
met etmeden sahiplenen, kuvvet
kullanarak sahip olmaya çalflan,
zorla elde eden, zorba.
nevi befler:
insano¤lu, insan so-
yu; insanlar.
prensip:
temel fikir, temel bilgi,
esas, ilke.
saadet:
mutluluk, kutluluk, bahti-
yarlk, mesut olma.
sarf:
kullanma.
sual:
soru.
flahadet:
flahit olma, flahitlik, ta-
nklk.
tarassut:
gözetme, gözleme, göz-
le takip etme, dikkatle bakma.
tasvip:
münasip görme, uygun
bulma, uygun sayma.
tazyik:
zorlama, bask.
teveccüh-i nas:
insanlarn ilgisi,
insanlarn insana vermifl olduklar
de¤er.
tevfik- lâhî:
Cenab- Hakkn in-
san do¤ru yola lütfu ile sevk et-
mesi, baflarl klmas.
vasta-i tahakküm ve tagallüb:
bask ve zorbalk vastas.
zayi:
yitik, zarar, ziyan.
arzu:
bir fleye karfl duyulan
istek, heves.
bed:
fena, kötü, çirkin, yara-
maz.
binaen:
den dolay, -den ötü-
rü, -için, -dayanarak, yapla-
rak, bu sebepten.
cihet-i temas:
ba¤lant yönü,
temas yönü.
cumhurî:
cumhurla ilgili,
umuma ait, halkn ço¤unlu-
¤uyla alâkal.
daima:
her vakit, sürekli, her
zaman.
divanece:
deliler gibi, delice,
akl harici.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l,
dünya adam, ahireti düflün-
meyen.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald-
¤ndan dolay ahiretin farkn-
da olmayan.
ekser:
en çok, daha ziyade.
emare:
alâmet, niflan, eser,
ipucu, belirti, karine.
esaret:
esirlik, harp esirli¤i,
tutsaklk.
fert:
flahs, kifli.
fevkalkanan:
kanun üstü,
kanunun kabul etmedi¤i, ka-
nunun karflmad¤.
frsat:
bir ifl için en uygun za-
man ve hâl.
hükümet:
yönetim.
ihsan- lâhî:
lâhî ihsan; Ce-
nab- Hakkn mahlûkatna ih-
san etti¤i bütün nimetler, ik-
ramlar, hediyeler, ba¤fllar.
inkyat:
boyun e¤me, bafl e¤-
me.
inziva:
bir köfleye çekilme,
tek baflna yaflama, dünya ifl-