Tarihçe-i Hayat - page 270

fiu zeminin yüzünü yald›zlayan, Nazenin mu
’
cizat› çün
melek seyran›na,
fiu seman›n arza bakan, Cennete dikkat eden, binler
müdakkik gözleriz biz.
(HAfi‹YE)
Tuba-i hilkatten semavat fl›kk›na, hep Kehkeflan
a¤san›na,
Bir Cemîl-i Zülcelâl
’
in dest-i hikmetiyle tak›lm›fl, pek
güzel meyveleriz biz.
fiu semavat ehline birer mescid-i seyyar, birer
hane-i devvar, birer ulvî afliyâne,
Birer misbah-› nevvar, birer gemi-i cebbar, birer
tayyareleriz biz.
Bir Kadîr-i Zülkemal
’
in, bir Hakîm-i Zülcelâl
’
in birer
mu
’
cize-i kudret, birer harika-i sanat-› Hâl›kane,
Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur
âlemiyiz biz.
Böyle yüz bin dil ile, yüz bin bürhan gösteririz; iflittiririz
insan olan insana.
Kör olas› dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, hem
iflitmez sözümüzü; hak söyleyen ayetleriz biz.
HAfi‹YE
:
Yani Cennet çiçeklerinin fidanl›k ve mezraac›¤› olan zeminin
yüzünde hadsiz mu’cizat-› kudret teflhir edildi¤inden; semavat âlemindeki
melaikeler o mu’cizat›, o harikalar› temafla ettikleri gibi, ecram-› semavi-
yenin gözleri hükmünde olan y›ld›zlar dahi, güya melaikeler gibi zemin
yüzündeki nazenin masnuat› gördükçe Cennet âlemine bak›yorlar ve o
muvakkat harikalar› bâkî bir surette Cennette dahi temafla ediyorlar gibi,
bir zemine, bir Cennete bak›yorlar; yani o iki âleme nezaretleri var de-
mektir.
a¤san:
dallar, a¤ac›n dallar›, bu-
daklar.
âlem:
insanlar, halk.
âlem:
varl›k s›n›flar›ndan her biri.
arz:
yer, dünya.
afliyâne:
mesken, ev.
ayet:
Allah’›n varl›¤›na delâlet
eden fley.
bâkî:
ebedî, daimî, sonu gelmez,
bitip tükenmez, ölmez, sonsuz.
bürhan:
delil, ispat, tan›k, hüccet.
Cemîl -i Zülcelâl:
büyüklük, izzet
ve azamet sahibi olan ve sonsuz
güzellik sahibi Allah.
çün:
gibi, madem ki, çünkü, nas›l,
nice, misilli, niçin.
dâhîye-i hilkat:
yarat›l›fltan dâhî
olan.
dest-i hikmet:
hikmet eli, her fle-
yi hikmetle yapan el.
ecram-› semaviye:
gök cisimleri,
y›ld›zlar, gezegenler.
gemi-i cebbar:
büyük ve aza-
metli gemi.
güya:
sanki, sözde.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan ve her fleyi hik-
metle yaratan, Allah.
hane-i devvar:
y›ld›z.
harika:
her zaman rastlanmayan,
ola¤anüstü vas›flar tafl›yan ve
hayranl›k hissi uyand›ran, âdet ve
tabiat d›fl›nda olan fley.
harika-i sanat-› hâl›kane:
yarat›-
c›ya yak›fl›r flekildeki sanat hari-
kas›, yarat›c›n›n yapm›fl oldu¤u
sanat harikas›.
hafliye:
bir kitab›n sayfalar›n›n
kenar›na veya alt›na yaz›lan aç›k-
lay›c› yaz›, derkenar.
Kadîr-i Zülkemal:
sonsuz kemal
ve kudret sahibi olan, Allah.
Kehkeflan:
samanyolu, saman
u¤rusu, hac›lar yolu.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
melâike:
melekler, ferifltehler;
nurdan yarat›lm›fl, f›tratlar› safi,
makamlar› sabit olan, Allah’›n
emirlerine tam itaat eden mah-
lûklar.
melek:
Allah’›n nurdan yaratt›¤›,
iradeleri, cinsiyetleri, yeme ve iç-
meleri olmayan, çeflitli flekillere
girebilen, göze her zaman görüle-
meyen, Allah’›n emirlerine tam
itaat eden mahlûk, feriflteh.
mescid-i seyyar:
Gezici, seyyar
mescit.
mezraa:
ziraat yap›lacak yer, tar-
la, ekilecek yer.
misbah-› nevvar:
nurlu lamba.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
f›ndan verilip, yaln›z peygamber-
270 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
lerin gösterebilecekleri bü-
yük harika ifller.
mu’cizat-› kudret:
kudret
mu’cizeleri.
mu’cize-i kudret:
Cenab-›
Hakk›n kudretinin mu’cizesi.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçi-
ci.
müdakkik:
tetkik eden, ince-
leyen, araflt›ran, inceden in-
ceye araflt›ran, en ufak gizli
fleyleri gören.
nadire-i hikmet:
bir gayeye
binaen benzersiz yarat›lan,
yarat›lm›fl.
nazenin:
narin, ince yap›l›.
nezaret:
bakma, bak›fl, etraf›,
görme, seyir, manzara.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,
ziya, ›fl›k, flule.
sema:
gökyüzü, gök.
semavat:
semalar, gökler.
seyran:
bak›p seyretme.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
tayyare:
uçak, uçucu alet.
temâflâ:
bakma, bak›p sey-
retme.
teflhir:
sergileme.
tuba-i hilkat:
yarat›l›fl a¤ac›.
ulvî:
yüksek, yüce.
zemin:
yeryüzü.
1...,260,261,262,263,264,265,266,267,268,269 271,272,273,274,275,276,277,278,279,280,...1390
Powered by FlippingBook