gider, orada tashihini yapar, evine gelirdi. Nefye mah-
kûm edilerek, zamann en dehfletli zulmüne maruz bra-
klmfl ve kimse ile görüflmesine müsaade edilmemiflti.
Fakat o, bu yokluk içinde tükenmez bir varl¤a kavufl-
mufltu. Çünkü o, âlem-i slâm ve insaniyeti tenvir ve ir-
flat edecek Kurândan gelen iman hakikatlerini telif edi-
yor ve ayn zamanda neflrediyordu. Bütün meflgalesini,
telif etmekte oldu¤u eserlere hasretmiflti. Bir gün gele-
cek bu eserler Anadoluya yaylacak, âlem-i slâm mer-
kezlerine gidecek; ehl-i siyasetin nazar- dikkatini celp
edecek ve o zaman, âlem-i slâmn asrlardr bayraktarl-
¤n yapmfl bir millet içerisinde yerlefltirilmek istenen
dinsizlik, imanszlk ideolojilerini parçalayacak, son asr-
larn dalâlet ta¤utlarnn flahs- manevîsinden ibaret olan
ehl-i küfür, ehl-i sefahat ve ehl-i dalâlet cereyanlarnn bu
vatan istilâsna set çekecek, istikbal nesillerinin ebedî
kurtulufl ve saadetini temine medar olacaktr.
flte, o, tarihin en muazzam bir hâdisesinin mebdeini
izn-i lâhî ve tasarruf-i Rabbanî ile hazrlad¤ için böyle
çok mukaddes bir manay havi davann hamili bulundu-
¤u itibaryla dünyann en mesudu, zamann en bahtiya-
r idi. Giyiniflinde, gayesinde, idealinde zerre kadar de¤i-
fliklik ve tezelzül olmamflt; bilâkis, hâl-i âlemin itikatlar-
n düzeltecek, zulmeti izale edecek bir meflale-i hidayeti
hamil idi. Vazifesi ve hizmeti, bütün insanlarn iki cihana
ait saadet ve refahn tazammun etti¤i için bir cehd ve
azm içinde bulunuyordu.
ò
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
azm:
kesin karar.
bahtiyar:
talihli, mesut , mutlu.
bayraktar:
bayrak taflyan, alem-
dar.
bilâkis:
aksine, tersine, tam tersi,
tersine olarak.
cehd:
azim, gayret, fedakârlk.
celp:
çekme, kendine çekmek.
cereyan:
fikir, sanat, siyaset ha-
reketi.
cihan:
dünya, kâinat, âlem.
dalâlet:
iman ve slâmiyetten ay-
rlmak, azmak, do¤ru yoldan ay-
rlma, azma, batla yönelme.
dava:
takip edilen fikir, iddia, ül-
kü.
ebedî:
ebede mensup, zevalsiz,
sonu olmayan, sürekli, hiç son
bulmayacak flekilde süren.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yoldan
çkanlar, azgn ve sapkn kimse-
ler.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar,
politikaclar.
gaye:
maksat, meram, hedef.
hâdise:
vaka, olay, ilk defa olan,
meydana çkan hâl.
hakikat:
asl, esas.
hâl-i âlem:
flimdiki hâl ve yafla-
ma flekli.
hasr:
yalnz bir fleye mahsus kl-
ma, yalnz bir fleye kullanma.
hizmet:
bu flekilde yaplan ifl, va-
zife, memuriyet.
ibaret:
meydana gelen, oluflan,
müteflekkil.
insaniyet:
insanlk, bütün insan-
lar.
irflat:
do¤ru yolu gösterme, do¤ru
yola yöneltme, gafletten uyandr-
ma, uyarma.
istikbal:
gelecek, gelecek zaman.
itikat:
bir inanca, bir fikre ba¤lan-
ma, inanma.
izale:
ortadan kaldrma.
izn-i lâhî:
Allahn izni.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mana:
anlam; bir kelime, söz, ha-
reket veya iflaretin ifade etti¤i
anlam.
maruz:
bir fleyin karflsnda, tesiri
altnda bulunan ve önünde engel
ve siper bulunmayan.
mebde:
evvel, bafl, bafllama, bafl-
langç.
medar:
dayanak noktas, sebep,
vesile.
mesut:
saadetli, bahtl, bahtiyar.
meflgale:
ifl güç, ifl, u¤rafl, meflgu-
liyet, meflgul olunan fley.
muazzam:
çok büyük, çok iri,
koskocaman,
ehemmiyetli,
önemli.
mukaddes:
takdis edilmifl, müba-
262 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
rek, ayp ve noksanlardan
kurtulmufl, kutsal, aziz, temiz.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
nazar- dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bakfl.
nefy:
sürme, sürgün etme,
cezalandrarak baflka bir yer-
de ikamet etmeye mecbur
etme.
nesil:
kuflak, göbek.
neflr:
da¤tma, yayma, saç-
ma, serpme.
refah:
bolluk, rahatlk.
saadet:
mutluluk, kutluluk,
bahtiyarlk, mesut olma.
set:
mâni, perde, engel, hail.
flahs- manevî:
; belli bir kifli
olmayp bir cemaatten mey-
dana gelen manevî flahs.
tâgut:
insanlar, Allaha iman
ve kulluk etmekten uzaklafl-
trp kendisine veya baflkas-
na kulluk yapmaya ça¤ran
ve yönlendiren her fley.
tasarruf- Rabbanî:
Allahn
tasarrufu, Allahn idaresi, Al-
lahn sarf etmesi.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
telif:
kitap yazma, eser or-
taya koyma.
temîn:
sa¤lama.
tenvir:
bir fley hakknda bilgi
verme, bir konu hakknda
baflkalarn aydnlatma.
tezelzül:
sarsnt.
vazife:
ahlâk veya ifl icab
yaplmas gereken ifl, görev.
zerre:
en küçük parça.
zulmet:
karanlk.
zulüm:
hakszlk, eziyet, cefa,
iflkence.