ahali:
halk.
Cevflenül-Kebir:
büyük zrh
anlamndaki Hz. Muhammed
(a.s.m) Efendimize vahiyle ge-
len, Esma-i Hüsnay içine
alan emsalsiz bir münacat ve
benzersiz bir dua.
cezbe:
ruhî heyecan, coflkun-
luk, ruhun coflkunlukla ken-
dinden geçme hâli.
daimî:
sürekli, devaml.
dershane-i nuriye:
Nur ders-
hanesi, nur medresesi, Risale-
i Nur okunan ve okutulan
yerler.
eazm- evliya:
velîlerin en
büyükleri, Allah dostlarnn
en büyükleri, en büyük velî-
ler.
ehl-i slâm:
slâm toplulu¤u,
Müslümanlar.
esasen:
do¤rusu, gerçe¤i.
gayet:
çok, fazla, son derece.
Hazret-i Üstat:
Üstat Hazret-
leri, Bediüzzaman Said Nursî.
hizb:
dilden düflmeyen dua,
vird.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
ibaret:
meydana gelen, olu-
flan, müteflekkil.
ikamet:
oturma, bir yerde
kalma.
ikametgâh:
ikamet yeri, otu-
rulan yer, ev, hane.
istirahat:
dinlenme, rahatla-
ma.
Kurân- Kerîm:
Kurân; Hz.
Muhammede vahiyle indiri-
len en son lâhî kitap.
mahdut:
miktar, says belli,
az miktarda, az sayl, snrl,
Üstadn Barladaki ikametgâh, iki odadan ibaret bir
evdir. Esasen, müstakil bir evi ve yeryüzünde taht- tasar-
ruf ve temellükünde bir karfl yeri dahi yoktur. Barlada
sekiz sene müddetle ikamet etti¤i ev, üç yüz elli milyon
ehl-i slâmn merkezi hükmünde ilk dershane-i nuriyesi-
dir. Bu Dershane-i Nuriyenin altnda, daimî akan bir çefl-
me vardr ve önünde dershane-i nuriyeye bitiflik çok ka-
ln ve üç sütun hâlinde semaya yükselen gayet muhte-
flem bir çnar a¤ac vardr. Çnar a¤acnn dallar arasn-
da bir kulübecik yaplmfltr. Buras, Hazret-i Üstadn ba-
har ve yaz mevsimlerindeki istirahati ve vazife-i tefekkü-
riye ve ubudiyeti için en münasip bir menzildir.
Üstadn sddk hizmetkârlar, talebeleri ve Barla ahali-
si diyorlar ki
:
Üstad, geceleri, Dershane-i Nuriyenin
önündeki bir flecere-i mübareke olan çnar a¤acnn dal-
lar arasnda bulunan kulübecikte, sabahlara kadar tesbi-
hat ile, ezkâr ile terennüm eder görürdük. Hele bahar ve
yaz mevsimlerinde bu muhteflem a¤acn binlerce dallar
arasnda flevk ve cezbe içinde uçuflan kufllar arasnda Üs-
tadn böyle sabahlara kadar çalflmasn görürdük de; ne
zaman uyur, ne zaman kalkar, bilemezdik.
Üstat çok hasta olur, çok vakitleri de hastalk ve skn-
t ile geçerdi. Pek az yer; o da bir parça çorba gibi mah-
dut bir fleydi. Geceleri, Kurân- Kerîmden virt edindi¤i
sureleri ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmn mü-
nacat- meflhuresi olan Cevflenül-Kebir namndaki mü-
nacatn ve fiah- Geylânî ve fiah- Nakflibend gibi eazm-
evliyann münacat ve hiziplerini ve salâvat- nuriyeleri
TARHÇE- HAYATI
| 263
B
ARLA
H
AYATI
belirli.
menzil:
yer, dünya, ev.
muhteflem:
ihtiflaml, haflmetli,
görkemli, debdebeli, flanl, ulu,
yüce, büyük.
müddet:
vakit, zaman, süre, bir
fleyin devam etti¤i zaman parça-
s.
münacat:
Allaha dua etme, yal-
varma, Onun manevî huzurunda
tazarru ve niyazda bulunma.
münacat- meflhure:
meflhur
münacat, meflhur dua.
münasip:
uygun, yerinde.
müstakil:
bafll baflna, kendi ba-
flna, kendi kendine, ayrca, ba-
¤msz.
nam:
ad, isim.
Resul-i Ekrem:
çok cömert, ke-
rîm olan peygamber, Hz. Muham-
med (a.s.m.).
salâvat- nuriye:
nurlu salavat.
sema:
gökyüzü, gök.
sddk:
çok do¤ru, çok dürüst.
sure:
Kurân- Kerîmin ayrld¤
114 bölümden her biri.
flecere-i mübareke:
mübarek,
kutlu a¤aç; mübarek sülâle, silsi-
le.
flevk:
keyif, nefle, sevinç flk, ziya.
talebe:
ö¤renciler, tahsil görenler.
terennüm:
yavafl ve güzel bir
sesle söyleme veya ötme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab- Hak-
kn bütün noksan sfatlardan
uzak ve bütün kemal sfatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden sözler.
ubudiyet:
kul oldu¤unu bilip Al-
laha itaat ve ibadet etme.
vazife-i tefekküriye:
tefekkür
vazifesi.
vird:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayda, belli dualarn zikir olarak
belli biçimde ve düzenli flekilde
okunmas.