Tarihçe-i Hayat - page 247

Risale-i Nur
, yüz otuz risalelerinde do¤rudan do¤ruya
hakikatin berrak vechesini bütün vuzuh ve ç›plakl›¤›yla
göstermifltir. Din-i hak olan ‹slâmiyeti ve âlem-i insaniye-
tin hidayet günefli olan Kur’ân’›n mu’cizeli¤ini bütün
dünya efkâr› muvacehesinde ve bütün fikir ve felsefe sa-
has›nda cerh edilmez kat’î deliller ile göstermifltir. Ve
mant›kî hüccetlerle ispat etmifltir ki, yeryüzündeki bilu-
mum kemalât ve medeniyet ve terakki umdeleri, semavî
dinler ve peygamberler eliyle gelmifl; ve bilhassa ‹slâmi-
yetin zuhuruyla, âlem-i insaniyet, ‹slâm âleminin taht-›
riyasetinde cehalet gayyas›ndan kurtulmufl ve kurtula-
cakt›r. Felsefe ve hikmetin içerisinde görünen fazilet,
menfaat-i umumiye vesaire gibi insanî esaslar ise, güne-
flin do¤mas›yla ondan yay›lan ve ayd›nlanan gece âlemi-
nin nurlar› gibi, Nübüvvet güneflinin tulûu befleriyetin fi-
kir ve kalplerinde akisler ve lem’alar husule getirmifl ol-
mas›ndand›r. Hakikatli felsefe ve hikmetin, fen ve sana-
t›n üzerinde görünen bu ›fl›klar, Kur’ân güneflinin ve Nü-
büvvet kandilinin âlem-i befleriyete akislerinden ve cilve-
lerinden mütevellittir.
Ey âlem-i ‹slâm! Uyan, Kur
’
ân
’
a sar›l, ‹slâmiyete mad-
dî ve manevî bütün varl›¤›nla müteveccih ol.
Ve ey Kur
’
ân
’
a bin y›ll›k tarihinin flahadetiyle hadim
olan ve ‹slâmiyet nurunun zemin yüzünde nafliri bulunan
yüksek ecdad›n evlâd›! Kur
’
ân
’
a yönel ve onu anlamaya,
okumaya ve onu anlatacak onun bu zamanda bir mu
’
ci-
ze-i manevîsi olan Nur risalelerini mütalâa etmeye çal›fl.
Lisan›n Kur
’
ân
’
›n ayetlerini âleme duyururken, hâl ve
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 247
B
ARLA
H
AYATI
veya dere.
hâdim:
hademe, hizmetçi, hizmet
eden, ifle yarayan.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
hikmet:
yüksek bilgi.
husûl:
has›l olma, meydana gel-
me, peydâ olma.
hüccet:
delil, ispat, burhan; bir id-
diân›n do¤rulu¤unu ispat için
gösterilen vesika, senet.
insanî:
insana ait, insanla alâkal›.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
kat’î:
kesip atan, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan, ke-
sin, flüphesiz.
kemalât:
faziletler, iyilikler, ke-
maller, olgunluklar, mükemmel-
likler.
lem’a:
par›lt›, parlay›fl, parlama.
lisan:
dil, anlaflma amac›yla kulla-
n›lan sesli iflaretler sistemi.
maddî:
maddeye ait, madde ile
alâkal›, cismanî.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî.
mant›kî:
akla uygun, mant›k ka-
idelerine uygun, mant›kl›.
medeniyet:
medenîlik, flehirlilik,
uygarl›k.
mu’cize-i manevî:
manevî mu’ci-
ze.
muvâcehe:
ön, karfl›.
mütalâa:
okuma, dikkatli okuma.
müteveccih:
teveccüh eden, bir
tarafa, bir cihete dönen, yönelen.
mütevellid:
meydana gelmifl, ile-
ri gelmifl, has›l olmufl.
naflir:
da¤›tan, yayan, neflreden,
saçan, açan.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
Nübüvvet:
nebilik, peygamber-
lik, Allah’›n elçili¤i, peygamberlik
hâl ve flân›.
peygamber:
Allah’›n elçisi, Allah
taraf›ndan haber getirerek ‹lâhî
emir ve yasaklar› insanlara tebli¤
eden elçi, haberci, nebi, resul.
semavî:
Allah taraf›ndan olan, ‹lâ-
hî.
taht-› riyaset:
riyaset alt›nda; bir
reisin önderli¤inde, bir reisin yö-
netimi alt›nda.
terakki:
ilerleme, geliflme.
tulû:
do¤ma, do¤ufl.
umde:
esas al›nacak fley; ilke,
prensip, rükün.
veche:
yüz, çehre, surat.
vesaire:
ve baflkalar›, bunun gibi-
leri ve benzerleri, di¤erleri.
vuzuh:
vaz›h olma hali, aç›kl›k.
zemin:
yer.
zuhur:
görünme, meydana ç›k-
ma.
akis:
çarparak geri dönme,
yank›.
âlem:
dünya, cihan.
âlem-i befleriyet (insaniyet):
insanl›k âlemi.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si, Kur’ân’›n surelerini olufltu-
ran ‹lâhî söz.
berrak:
nurlu, pek parlak, du-
ru, aç›k.
befleriyet:
beflerîlik, insanl›k.
bilhassa:
her fleyden önce,
baflta, hele, en çok, hususen,
hususî olarak, özellikle, mah-
sus.
bilumum:
bütün, tamam›,
hep, genel olarak.
cehalet:
bilmezlik, cahillik,
ilimden yoksun olma.
cerh:
bir iddiay›, bir fikri çü-
rütme.
cilve:
tecelli, iyi flekilde orta-
ya ç›kma.
delil:
flahit, belge, tan›k.
din-i hak:
hak din, ‹slâmiyet.
ecdat:
dedeler, büyük baba-
lar, atalar.
efkâr:
düflünceler, fikirler, gö-
rüfller.
esas:
temel.
evlât:
veletler, çocuklar.
fazilet:
kifliyi ahlakl›, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevi
kuvvet, erdem.
felsefe:
hikmet bilgisi.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmifl ilimlere verilen genel
ad.
fikir:
düflünme, düflünce.
gayya:
Cehennemde bir kuyu
1...,237,238,239,240,241,242,243,244,245,246 248,249,250,251,252,253,254,255,256,257,...1390
Powered by FlippingBook