Şualar - page 977

(1)
o
Ú`/
©n
à`°r
ùn
f /
¬p
Hn
h @
W
Üçüncü medrese-i Yusufiyenin tek bir dersinin
ÜçÜNCÜKISMI
Mukaddime
namazdaki Fatiha’nın manevî emriyle,
(2)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B’ r
¿n
G o
ón
¡r
°Tn
G
feyziyle ikinci kısım yazıldığı gibi, na-
mazdaki teşehhüt dahi
(3)
$G o
?ƒo
°Sn
Q Gk
ós
ªn
ëo
e s
¿n
G o
ón
¡r
°Tn
Gn
h
cüm-
lesinin diliyle, manevî ihtarıyla ve sure-i Fethin ahirinde
p
øj/q
ódG n
¤n
Y o
?n
ôp
¡ r
¶o
«p
d u
?n
?r
G p
øj/
On
h …'
óo
¡ r
dÉp
H o
¬ n
dƒo
°Sn
Q n
?n
°Sr
Qn
G …=/
ò s
dG n
ƒo
g
o
A B G s
óp
°Tn
G = o
¬ n
©n
e n
øj/
ò s
dGn
h
$G o
?ƒo
°Sn
Q l
ós
ªn
ëo
e @
Gk
ó«/
¡n
°T $Ép
H '
?Øn
c n
h
/
¬u
?o
c
(4)
r
º o
¡n
æ r
«n
H o
ABÉ n
ªn
Mo
Q p
QÉs
Øo
µ
r
dG n
¤n
Y
ilâahir, beş mu’cize-i gaybiyeyi gösteren büyük ayetin
nuruyla üçüncü kısmını yazmaya, şimdi beyanına iznim
olmayan üç sebep için mecbur oldum. tafsilâtını, iza-
hatını, senetli hüccetlerini risalet-i Muhammediyeye dair
Zülfikar: Mu’cizat-ı Ahmediye
ve
Ayetü’l-Kübra,
Arabî
Hizb-i Nuriye’
ye havale edip, yalnız gayet muhtasar, kı-
sacık üç işaret ile Arabî
Hizb-i Nuriye’
nin hülâsasının bir
hülâsası ve tesbihatta tekrar ettiğim kelime-i tevhid ile
daimî virdim bir tefekkür-i Arabî olarak burada yazılan
Şualar | 977 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
bağış.
gayet:
son derece.
havale:
bir şeyi başkasının üstü-
ne bırakma.
hüccet:
delil.
hülâsa:
bir şeyin özü, esası, özeti.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ilh.:
ilâahir sözünün kısaltılmışı.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile an-
latma.
Kelime-i Tevhid:
tevhid-i İlâhîyi
ifade eden lâ ilâhe illâllah Mu-
hammedü’n-Resulullah cümlesi.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mecbur:
zorunlu olma, zorunda
kalma.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) ifti-
ra, haksızlık ve zulüm ile hapiste
kalmasından kinaye olarak, iman
ve Kur’ân’a hizmetinden dolayı
tevkif edilenlerin hapsedildiği yer
manasında, hapishane.
mu’cize-i gaybiye:
gayba ait mu’ci-
ze; zamanı gelince ortaya çıkan
ve gaybî olarak haber verilen
mu’cize.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
mukaddime:
ön söz, başlangıç.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
risalet-i Muhammediye:
kâinatın
nuru ve şuuru olan Hz. Muham-
med’in (asm) peygamberliği.
senet:
bir hadis metninde, o met-
ni rivayet etmiş ravilerin, en son
raviden başlayarak Hz. Peygam-
bere varıncaya kadar uzanan isim-
ler zinciri.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
tefekkür-i arabî:
Arabca tefek-
kür, düşünme.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hak-
kın bütün noksan sıfatlardan uzak
ve bütün kemal sıfatlara sahip ol-
duğunu ifade eden sözler.
teşehhüt:
namazda her oturuşta
tahiyyat duasını okuma ve bu du-
ayı okuyacak kadar oturma.
virt:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayıda, belli duaların zikir olarak
belli biçimde ve düzenli şekilde
okunması.
ahir:
son.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
daimî:
sürekli, devamlı.
dair:
alâkalı, ilgili.
Fatiha:
Kur’ân-ı Kerîm’in bi-
rinci suresi.
feyiz:
bolluk, bereket; ihsan,
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Ve sadece ondan yardım dileriz.
2.
Şahadet ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.
3.
Ve yine şahadet ederim ki, Muhammed (
ASM
) Allah’ın Resulüdür.
4.
Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna
şahit olarak Allah yeter. • Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kâ-
firlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. (Fetih Suresi: 28-29.)
1...,967,968,969,970,971,972,973,974,975,976 978,979,980,981,982,983,984,985,986,987,...1581
Powered by FlippingBook