içindeki büyük evliya ve Ali
(
rA
)
ve Hasan
(
rA
)
ve Hüseyin
(
rA
)
ve ehl-i Beytin on iki imamı ve gavs-ı Azam
(
ks
)
ve
Ahmed-i rufaî
(
ks
)
, Ahmed-i Bedevî
(
ks
)
, İbrahim-i des-
sukî
(
ks
)
, ebu’l-Hasan-ı Şazelî
(
ks
)
gibi aktaplar ve imam-
lar, ittifakla, hakkalyakin bir itikatla ve keşfiyat ve müşa-
hedatla ve ümmette gösterdikleri harika irşadatla ve ke-
rametlerle, risalet ve hakkaniyet ve sadıkıyet-i Muham-
mediyeye
(
AsM
)
imanları ve şahadetleriyle imza basıyor-
lar.
Onuncusu
: enbiyadan sonra en muhterem ve yüksek
taife ve ümmî ve bedevî oldukları hâlde az bir zamanda
nur-i Muhammedî
(
AsM
)
ile şarktan garba kadar âdilâne
idare edip, cihangir devletleri mağlûp ederek müterakki,
fenli, medenî, siyasî milletlere üstat, muallim, diplomat,
hâkim-i âdil olarak o asrı bir asr-ı saadet hükmüne geti-
ren sahabeler, Muhammed’in
(
AsM
)
her hâlini tetkik ve
taharriden sonra gözleriyle gördükleri çok mu’cizatın kuv-
vetiyle, eski düşmanlıklarını ve ecdatlarının mesleklerini
ve çokları (Halid ibni Velid ve İkrime ibni ebu Cehil gibi)
pederlerinin taraftarlıklarını, kavim ve kabilelerini tama-
mıyla bırakıp bütün ruhucanlarıyla, gayet fedakârâne bir
surette İslâmiyet’e girerek aynelyakin derecesinde Mu-
hammed’in
(
AsM
)
sadıkıyetine ve risaletine imanları, sar-
sılmaz küllî bir şahadettir.
OnBirincisi
: Asfiya ve sıddıkîn denilen müçtehitler,
imamlar, allâmeler, İbni sina, İbni rüşd gibi dâhî fey-
lesoflar misillü binler ehl-i tahkik, aklî ve mantıkî bir tarz-
da, her biri ayrı bir meslekte şüphesiz binler hüccetlere
Şualar | 987 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
Abdülkadir-i Geylânî Hazretlerinin
namı.
gayet:
son derece.
hâkim-i âdil:
âdil hâkim, adalet
ile iş gören hükmedici, adaletli hü-
küm verici.
hakkalyakin:
marifet mertebesi-
nin en yükseği; bir şeyi yaşaya-
rak, içine girerek, doğruluğundan
şüpheye asla yer bırakmayacak
biçimde kesin olarak bilme.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk, hak ve doğruluktan ayrıl-
mama.
hüccet:
delil.
irşadat:
irşatlar, uyarmalar, doğru
yolu göstermeler.
ittifak:
birleşme, fikir birliği etme.
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaypla ilgili
sırlar.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
mantıkî:
akla uygun, mantık ka-
idelerine uygun, mantıklı.
misillü:
gibi, benzeri.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
fından verilip, yalnız peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük ha-
rika işler.
muhterem:
saygı değer, hürmete
lâyık, saygın.
müçtehit:
ayet ve hadislerden
şer’î hükümler çıkarabilen, gerekli
bütün ehillik şartlarına sahip olan,
geniş ve derin bilgili din âlimi.
müşahedat:
gözlemler.
müterakki:
terakki eden, yükse-
len, ilerlemiş.
nur-i Muhammedî:
Hz. Muham-
med’in nuru, ışığı.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
ruhucân:
ruh ve can; ruh ve can-
la.
sadıkıyet:
sadıklık, doğruluk, sa-
dâkat.
sadıkıyet-i Muhammediye:
.
sıddıkîn:
sıddıklar, doğru sözlü
olanlar, samimiyetle iman etmiş
olan ve bunun gereğine tam ola-
rak uyanlar.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şark:
doğu.
taharri:
arama, araştırma.
taife:
takım, güruh.
tetkik:
dikkatle araştırma, incele-
me.
ümmet:
Müslümanların tamamı;
bütün Müslümanlar.
ümmî:
okuma yazması olmayan,
okumamış.
üstat:
öğretici, öğretmen.
âdil:
adaletli olan.
âdilâne:
adaletli olana yakışır
bir surette.
aklî:
tutarlı, mantıklı düşünce,
fikir.
aktap:
kutuplar; belli bir yer
veya memleketteki evliyanın
başı olan en büyük velî.
allâme:
büyük bilgin, ilmî se-
viyesi çok yüksek olan âlim.
asfiya:
safiyet ve takva sahibi
olan, Hz. Peygamberin (asm)
vârisi hükmünde, onun mes-
lek ve gayelerini hayata ge-
çirmeye çalışan âlim zatlar.
asr-ı Saadet:
Peygamberimiz
Hz. Muhammed’in (asm) pey-
gamber olarak dünyada bu-
lunduğu devir.
aynelyakin:
gözle görür de-
recede inanma; bir şeyi göre-
rek ve seyrederek bilme.
bedevî:
çölde ve iptidaî tarz-
da yaşayan, medenî olmayan.
cihangir:
dünyayı, cihanı zapt
eden.
dâhî:
son derece zeki, anla-
yışlı, deha sahibi.
ecdat:
dedeler, cetler, atalar.
Ehl-i Beyt:
bir zatın soyundan
gelme ve onun neslinden ol-
ma.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştı-
ranlar, gerçeğin peşinden gi-
denler.
enbiya:
peygamberler.
fedakârâne:
fedakârca, feda-
kârlıkla.
fen:
ispatla meydana gelmiş
ilimlere verilen genel ad.
feylesof:
felsefe ile uğraşan,
filozof.
garp:
güneşin battığı taraf, ba-
tı.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs,