Şualar - page 997

Elhüccetüzzehra’nın
İkinci Makamı
(1)
o
Ú`/
©n
à°r
ùn
f /
¬p
Hn
h @
W
F
ATİHA
’nın ahirinde, ehl-i hidayet ve istikamet ve
ehl-i dalâlet ve tuğyanın muvazenesine işaret eden ve ri-
sale-i nur’un bütün muvazenelerinin menbaı olan ayetin
bir hakikatini sure-i nur’dan
l
ìÉn
Ñr
°üp
e Én
¡«/
a m
Iƒ'
µ°r
ûp
ªn
c /
?p
Qƒo
f o
?n
ãn
e ¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª° s
ùdG o
Qƒo
f *n
G
o
ón
bƒo
j w
…u
Qo
O l
Ön
c
r
ƒn
c Én
¡s
fn
Én
c o
án
LÉn
Lt
õdn
G m
án
LÉn
Lo
R /
o
ìÉn
Ñ°r
üp
ªr
dn
G
(2)
m
án
c
n
QÉn
Ño
e m
In
ôn
én
°T r
øp
e
(ilâahir) ayeti ve arkasında
(3)
l
êr
ƒn
e /
¬p
br
ƒn
a r
øp
e l
êr
ƒn
e o
¬«'
°ûr
¨n
j x
»u
éo
d m
ôr
ë
n
H
/
m
äÉn
ªo
?o
¶n
c r
hn
G
(ilâahir) ayetiyle beraber pek acip bir tarzda o muvazene-
yi mu’cizâne ifade ederler.
Birinci ayet-i nur, Birinci Şuada ispat edilmiş ki, on
işaretle risale-i nur’a bakıyor; mu’cizâne, kur’ân’ın o
tefsirinden gaybî haber veriyor. Ve risale-i nur’a nur
namı verilmesine en birinci sebep olmasından, Yirmi
dokuzuncu Mektubun bir kısmında bir seyahat-i hayali-
ye temsilinde, bu acip ayetin nur kelimesinde nun-i
na’büdü mu’cizesi gibi bir manevî mu’cizesinin beyanına
Şualar | 997 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
anlamında Risale-i Nur Külliyatın-
dan bir eserin adı.
gaybî:
gaypla ilgili, görünmeyen-
lere ait.
hakikat:
gerçek, görülen bir şe-
yin aslı esası.
ilâahir:
sona kadar, sonuna ka-
dar.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
menba:
kaynak.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
muvazene:
ölçü, mukayese, den-
ge.
nam:
ad.
nun-i na’büdü:
na’büdü kelime-
sindeki “nun,” Arabca gramerde
biz anlamındadır.
seyahat-i hayaliye:
hayal ile ya-
pılan yolculuk.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakımın-
dan izahı, açıklaması.
temsil:
benzetme, misal getirme.
tuğyan:
azma, azgınlık, hiddetlen-
me.
vaki:
olmuş, meydana gelmiş.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
ahir:
son.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
ayet-i nur:
Nur ayeti; Nur Su-
resi 35. ayet.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
ehl-i hidayet:
hidayette ve
doğru yolda olanlar, hidayete
erişmiş kimseler.
ehl-i istikamet:
inanç, düşün-
ce, niyet, tutum ve davranışta
Allah’ın rızasına uygun olarak
doğru yol üzere olanlar.
Elhüccetüzzehra:
parlak delil
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. • Ve ancak Ondan yardım dileriz.
2.
Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, bir lâmba yuvası gibidir ki, onda bir
kandil vardır. Kandil de cam fanus içindedir. Cam fanus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza
benzer ki, ne doğuya, ne de batıya ait olmayan mübarek bir ağacın yakıtından tutuşturu-
lur. (Nur Suresi: 35.)
3.
Yahut derin bir denizin karanlıklarına benzer ki, o denizi üst üste dalgalar kaplamış, dal-
gaları da [bulutlar) örtmüştür. (Nur Suresi: 40.)
1...,987,988,989,990,991,992,993,994,995,996 998,999,1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006,1007,...1581
Powered by FlippingBook