Şualar - page 1007

selâm yerinde
! o
äÉs
«p
ës
àdn
G
deyip, bütün zîhayat taifeleri-
nin tahiyye ve hediye ve manevî selâmlarını takdim et-
miş.
evet, adî bir muntazam makine, intizam ve mizanlı
hey’etiyle, şeksiz, bir mahir ve dikkatli ustayı gösterdiği
gibi, kâinatı dolduran hadsiz zîhayat makineler de, her bi-
risi bin bir mu’cizat-ı ilmiyeyi gösteriyorlar. elbette yıldız
böceğinin ışığına nispeten güneşin ziyası derecesinde il-
min cilveleriyle o zîhayatlar, usta ve sermedî sanatkârla-
rının vücub-i vücuduna ve ma’budiyetine pek parlak şa-
hadet ederler.
İkinciKudsî Kelime-i Miraciye
:
o
äÉn
c n
QÉn
Ñ o
ªr
dn
G
’dür.
Madem, hadisçe, namaz mü’minin miracıdır ve Mirac-ı
ekberin cilvesine mazhardır. Ve madem dünya seyyahı,
her âlemde, ilim sıfatıyla
Allâmü’l-Guyûb
Hâlık’ını bul-
muş. Biz dahi o seyyahla beraber, mübareklerin ve gö-
renlere “Bârekâllah” dedirtenlerin ve
o
äÉn
c n
QÉn
Ñ o
ªr
dn
G
’nün ge-
niş âlemine girip bütün zîruhun masum, mübarek yavru-
larını ve bütün zîhayatın mukadderat ve programlarının
kutucukları olan tohum ve çekirdekleri başta olarak, o
mübarekât âlemini temaşa ve mütalâa ile kudsî sıfat-ı il-
min mu’cizatlı, ince cilveleriyle Hâlık’ımızı ilmelyakin ile
bilmeye o seyyah gibi çalışacağız.
evet, gözümüzle görüyoruz ki, bütün o masum yav-
rucuklar ve o mübarek mahzencikler, sandıkçıklar; bir
Şualar | 1007 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
Mirac-ı Ekber:
büyük miraç, Pey-
gamberimizin Miraca çıkışı.
Miraç:
Peygamber Efendimizin
(asm) Cenab-ı Hakkın huzuruna
çıkma mu’ucizesi.
mizan:
ölçü, denge.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
fından verilip, yalnız peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük ha-
rika işler.
mu’cizat-ı ilmiye:
ilmî mu’cizeler.
mukadderat:
Allah tarafından ezel-
de takdir olunmuş şeyler, ileride
meydana gelecek hâller ve olay-
lar, alın yazısı.
muntazam:
nizamlı, intizamlı, dü-
zenli ve düzgün biçimde.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mübarekât:
bereketli, uğurlu ve
hayırlı şeyler.
mü’min:
iman eden, inanan.
mütalâa:
bir şeyi etraflıca düşün-
me, dikkatli okuma.
nispeten:
nispetle, kıyaslayarak.
sanatkâr:
sanatçı, usta.
selâm:
barış, rahatlık, selâmet ve
esenlik dileme.
sermedî:
ebedî, daimî, sürekli.
seyyah:
gezgin, yolcu.
sıfat-ı ilim:
ilim sıfatı.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şek:
şüphe, zan, tereddüt.
tahiyye:
selâm verme, selâm.
taife:
takım, güruh.
takdim:
arz etme, sunma.
temaşa:
hayretle ve dikkatle bak-
ma, seyretme.
vücub-i vücut:
varlığı gerekli ol-
mak, olmaması imkânsız olmak,
varlığı zarurî ve vacip olmak.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canlı, ha-
yattar.
ziya:
ışık, aydınlık, nur, parlaklık.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
âlem:
dünya.
âlem:
varlık sınıflarından her
biri.
allâmü’l-Guyûb:
gaybı bilen,
görünmeyen şeyleri bilen, Al-
lah.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
cilve:
tecelli, görüntü.
hadis:
Hz. Muhammed’e (asm)
ait söz, emir, fiil veya Hz. Pey-
gamberin onayladığı başkası-
na ait söz, iş veya davranış.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şe-
yi yoktan var eden, yaratıcı;
Allah.
heyet:
şekil, biçim, görünüş.
ilim:
bilgi, marifet.
ilmelyakin:
ilim yoluyla kesin
olarak bilme.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kelime-i Miraciye:
.
kudsî:
mukaddes, yüce.
ma’budiyet:
ilâh oluş, kendi-
sine ibadet edilmeye lâyık
oluş.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mahir:
maharetli, becerikli.
mahzencik:
küçük mahzen,
ihtiyaç maddelerini saklayan
küçük depo.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mazhar:
bir şeyin çıktığı gö-
ründüğü yer; nail olma, şeref-
lenme.
1...,997,998,999,1000,1001,1002,1003,1004,1005,1006 1008,1009,1010,1011,1012,1013,1014,1015,1016,1017,...1581
Powered by FlippingBook