Şualar - page 988

ve kat’î bürhanlara istinaden ilmelyakin derecesinde Mu-
hammed’in
(
AsM
)
risaletine ve hakkaniyetine imanları öy-
le küllî bir şahadettir ki, onların umumu kadar bir zekâsı
bulunmayan, karşılarına çıkamaz.
İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda risale-i
nur’dur ki, münkirler ona karşı hiçbir çare bulamadıkla-
rından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle sustur-
masına çalışıyorlar.
On İkincisi
: Âlem-i İslâm’da her biri ümmetin ehem-
miyetli bir kısmını daire-i dersine alıp, harika irşat ve ke-
rametlerle manevî terakki ettiren ve hüccetler yerinde
müşahedata, keşfiyata dayanan ve aktap denilen en derin
ehl-i tahkik ve hakikat, ruhanî terakkilerinde Mu-
hammed’in
(
AsM
)
risaletini ve sadıkıyetini ve en yüksek
mertebe-i hakkaniyette bulunduğunu keşfen ve şuhuden
görüp müttefikan ve mütetabıkan nübüvvetine şahadet-
leri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek
mertebe-i kemalâtı kazanmayan, o imzayı bozamaz.
On Üçüncü Şahadet:
dört küllî ve çok geniş ve kat’î hüccetlerden ibarettir:
p
?p
JGn
ƒn
~r
Gn
h p
øp
gGn
ƒ`n
µ
r
dG p
äGn
QÉn
°ûn
H p
ôo
JGn
ƒn
àp
H p
án
«p
°VÉn
Ÿr
G p
án
æp
er
Rn
’r
G p
In
OÉn
¡n
°ûp
Hn
h
p
ABÉn
«p
Ñr
fn
’r
Gn
h p
?°o
St
ôdG p
IGn
QÉn
°ûn
H p
In
ón
gÉn
°ûo
ªp
Hn
h n
Ú/
Øp
dÉs
°ùdGp
QGn
hr
On
’r
G p
p
ABÉn
an
ôo
©r
dGn
h
o
In
Ós
°üdG p
¬r
«n
?n
Y m
ós
ªn
ëo
e p
án
dÉn
°Sp
ôp
H o
?n
Ós
°ùdG o
ºp
¡r
«n
?n
Y r
ºp
¡p
Jn
QÉn
°ûn
Hn
h r
ºp
¡p
Jn
OÉn
¡n
°ûp
Hn
h
(1)
@ p
án
°Ss
ón
?o
Ÿr
G p
Öo
à`o
µ
r
dG p
o
?n
Ós
°ùdGn
h
adliye:
mahkeme, yargılama işle-
riyle uğraşan daire.
aktap:
kutuplar; belli bir yer veya
memleketteki evliyanın başı olan
en büyük velî.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
daire-i ders:
ders dairesi.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i hakikat:
hakikati arzulayan-
lar, gerçeği bulup onun peşinden
gidenler; Allah adamı.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştıranlar,
gerçeğin peşinden gidenler.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk, hak ve doğruluktan ayrıl-
mama.
harika:
olağanüstü.
hüccet:
delil.
ibaret:
meydana gelen, oluşan,
müteşekkil.
ilmelyakin:
ilim yoluyla kesin ola-
rak bilme.
iman:
inanç, itikat.
irşat:
doğru yolu gösterme, gaf-
letten uyandırma.
istinaden:
istinat ederek, daya-
narak, güvenerek, delil kabul ede-
rek.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
keramet:
Allah’ın velî kullarında
görülen olağanüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
keşfen:
keşif yoluyla, gizli bir şe-
yin Allah tarafından birisine ilham
edilmesi yoluyla.
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaypla ilgili
sırlar.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mertebe-i hakkaniyet:
haklılık
derecesi, seviyesi.
mertebe-i kemalât:
kemal, ol-
gunluk ve mükemmelliğin dere-
cesi, mertebesi.
münkir:
Allah’ın varlığını kabul ve
tasdik etmeyen, imansız, dinsiz.
müşahedat:
gözlemler.
mütetabıkan:
birbirine uygun-
luk içinde.
müttefikan:
ittifak ederek, hep
beraber, birlikte.
nübüvvet:
nebîlik, peygam-
berlik, Allah’ın elçiliği, peygam-
berlik hâl ve şanı.
risalet:
elçilik, resullük, pey-
gamber olarak gönderilme.
ruhanî:
manevî âlem, ruhlar
âlemine mensup, ruhlar âle-
mine ait.
sadıkıyet:
sadıklık, doğruluk,
sadâkat.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alâmet, işaret.
şuhuden:
şuhut ile, görerek,
müşahede ederek.
terakki:
yükselme, ilerleme.
umum:
bütün, hepsi.
ümmet:
Müslümanların tama-
mı; bütün Müslümanlar.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan ida-
re, polis.
1.
Geçmiş devirlerdeki kâhinler ve hatifler ve ariflerden tevatürle nakledilen müjdelerin şa-
hadetiyle, semavî kitaplarda görülen enbiya ve resullerin müjdelerinin müşahedesiyle; ve
o peygamberlerin (aleyhimüsselâm), mukaddes kitaplarında Muhammed Aleyhissalâtü
Vesselâmın risaletini müjdelemelerin şahadetleriyle...
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
| 988 | Şualar
1...,978,979,980,981,982,983,984,985,986,987 989,990,991,992,993,994,995,996,997,998,...1581
Powered by FlippingBook