Şualar - page 985

risaletine ve hakkaniyetine şahadet ettiği gibi; kur’ân’dan
tereşşuh eden ve bir cihette
Cevşen’
den feyiz alan ve te-
vellüt eden resaili’n-nuriye, yüz otuz parçasıyla risalet-i
Muhammediyeye
(
AsM
)
bir tek hüccet olarak risaletinin
bütün hakikatlerini aklen ve mantıken ispatıyla, hatta fel-
sefenin nazarında akıldan pek uzak meselelerini göz
önünde gibi gayet kolay ve makul bir tarzda ders verme-
siyle, Muhammed’in
(
AsM
)
sadıkıyetine ve risaletine küllî
bir surette şahadet eder.
Hem zaman-ı mazi dahi risaletine bir küllî şahittir ki,
irhasat denilen nübüvvetten evvel zuhur eden ve gelecek
peygamberin mu’cizatı sayılan harikalar, tarihlerde ve si-
yer kitaplarında kat’î tevatür tarzında nakledilen pek çok
vakıalar, gayet sağlam bir surette risaletine şahadet eder
ve çok nevileri var. Bir kısmı, gelecek Şahadetlerde be-
yan edilecek, bir kısmı da zülfikar’da ve tarih kitapların-
da sahih bir surette nakledilmiş. Meselâ, velâdet-i pey-
gamberiyeye
(
AsM
)
yakın bir vakitte kâbe’yi tahrip etme-
ye gelen ebrehe askerinin başlarına ebabil kuşlarının el-
leriyle taşların yağması ve velâdet gecesinde kâbe’deki
sanemlerin baş aşağı düşmesi ve kisra-i Fars sarayının
harap olması ve ateşperest Mecusîlerin bin seneden beri
yanması devam eden ateşi o gece sönmesi ve Buheyra-i
rahip ve Halime-i sa’diye’nin kat’î ihbarlarıyla, bulutlar
başına gölge etmesi gibi çok hâdiseler, nübüvvetinden ev-
vel nübüvvetini haber vermişler.
Hem istikbal, yani, vefatından sonra onun haber
verdiği hâdiseler pek çoktur ve çok nevileri var. Birisi,
Şualar | 985 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
istikbal:
gelecek zaman.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
Kisra-i Fars:
Fars kisrası, eski İran
hükümdarı.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
makul:
akla yakın, akla uygun,
aklın kabul edeceği.
mantıken:
mantığa göre, mantık-
ça.
Mecusî:
ateşe tapan, Zerdüşt di-
nini benimseyen, bu dinle ilgili
olan, Zerdüştî.
mu’cizat:
mu’cizeler, Allah tara-
fından verilip, yalnız peygamber-
lerin gösterebilecekleri büyük ha-
rika işler.
nakil:
anlatma, söyleme, hikâye
etme.
nazar:
bakış, nezdinde.
nevi:
çeşit, tür.
nübüvvet:
nebîlik, peygamberlik,
Allah’ın elçiliği, peygamberlik hâl
ve şanı.
resailü’n-Nuriye:
Nur risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eserleri-
nin adı.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
risalet-i Muhammediye:
kâinatın
nuru ve şuuru olan Hz. Muham-
med’in (asm) peygamberliği.
sadıkıyet:
sadıklık, doğruluk, sa-
dâkat.
sahih:
gerçek, doğru, şüphesiz, ya-
lan olmayan, yanlış olmayan.
sanem:
put, Allah’tan başka tapı-
nılan şey.
siyer:
Hz. Muhammed’in (asm) ha-
yatının bütün safhalarını anlatan,
Peygamberimizin vasıflarını nak-
leden eserler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tereşşuh:
sızma, sızıntı yapma.
tevatür:
içinde yalan ihtimali bu-
lunmayan ve birbirlerine kuvvet
veren haberlerden oluşan büyük
bir topluluğa ait haber.
tevellüt:
doğma, doğum.
vakıa:
vuku bulan, olan şey.
vefat:
ölüm.
velâdet:
doğma, doğuş.
velâdet-i Peygamberiye:
Peygam-
berimiz Hz. Muhammed’in (a.s.m)
doğuşu.
zaman-ı mazi:
geçmiş zaman.
zuhur:
ortaya çıkma.
aklen:
akıl ile, akıl yolu ile,
akıl gereğince.
ateşperest:
ateşe tapan, Me-
cusî.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
Buheyra-i rahip:
Peygambe-
rimiz, amcası Ebu Talip ile Su-
riye taraflarına gittiklerinde ki-
lisesinden çıkıp Hz. Muham-
med’i işaret ederek onun pey-
gamber olacağını söyleyen ra-
hip.
Cevşen:
dua mecmuası.
cihet:
yön.
ebabil:
Kur’ân-ı Kerîm’in Fil Su-
resinde (sure no:105) geçen,
Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebre-
he’nin ordusunu helâk eden
kuşlar sürüsüne verilen isim.
Ebrehe:
Hz. Muhammed’in
(asm) doğumundan elli gün
kadar evvel Kâbe’yi yıkmaya
gelen Habeş ordusu kuman-
danı.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan,
bağış.
gayet:
son derece.
hakkaniyet:
hak ve adalete
uygunluk, hak ve doğruluk-
tan ayrılmama.
Hâlime-i Sa’diye:
Hz. Muham-
med’in (asm) süt annesi.
harika:
olağanüstü vasıflar ta-
şıyan ve hayranlık hissi uyan-
dıran.
hüccet:
delil.
ihbar:
haber verme, bildirme.
irhasat:
Hz. Muhammed’in
(asm) peygamberliğinden ev-
vel meydana gelen ve pey-
gamber olacağına işaret hari-
ka hâller, belirtiler.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
1...,975,976,977,978,979,980,981,982,983,984 986,987,988,989,990,991,992,993,994,995,...1581
Powered by FlippingBook