eden; ve o zamandan şimdiye kadar bütün muarızlara
meydan okuyup hiç kimse, hatta bir suresinin mislini ge-
tirmeye cesaret etmeyen; ve
Ayetü’l-Kübra
’da ispat edil-
diği gibi, altı ciheti nuranî, şüpheler giremeyen ve altı ma-
kam-ı kübra hakkaniyetine imza basan ve sarsılmaz altı
hakikatlere dayanan; ve her zamanda yüzer milyon lisan-
larla şevk ve hürmetle okunan ve her dakikada milyonlar
hafızların kalblerinde kudsiyetle yazılan; ve âlem-i İslâm’ın
bütün şahadetleri ve imanları onun şahadetlerinden te-
reşşuh eden; ve bütün ulûm-i imaniye ve İslâmiye onun
menbaından akan; ve o, eski semavî kitapları tasdik etti-
ği gibi, bütün kütüp ve suhuf-i semaviyenin manevî tas-
diklerine mazhar bulunan kur’ân-ı Azîmüşşan, bütün ha-
kikatleriyle ve hakkaniyetini ispat eden bütün hüccetleriy-
le, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın sıdkına ve risa-
letine şahadet eder demektir.
Beşinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci Küllî
Şahadetler:
/
¬p
?p
F n
B’n
O p
Is
ƒo
?p
H p
Qƒ t
ædG p
?p
FBÉ°n
Sn
Qn
h /
¬p
JGn
QÉn
°Tp
G p
ás
«p
°Sr
óo
?p
H p
øn
°Tr
ƒn
÷r
G p
In
OÉn
¡n
°ûp
Hn
h
(1)
@/
¬p
JÉ n
Kp
OÉn
M p
±n
’'
G p
?j/
ó°r
ün
àp
H p
?Én
Ñr
?p
àr
°Sp
’r
Gn
h /
¬p
JÉn
°UÉn
gr
Qp
G p
ôo
JGn
ƒn
àp
H À/
VÉn
Ÿr
Gn
h
Yani, bin bir esma-i İlâhiyeye sarihan ve işareten ba-
kan ve bir cihette kur’ân’dan çıkan bir harika münacat
olan ve marifetullahta terakki eden bütün ariflerin müna-
catlarının fevkinde bulunan ve bir gazvede, “
Zırhı çıkar
onun yerine bu Cevşen’i oku
”
(2)
diye Cebrail vahiy
getiren
Cevşenü’l-Kebir
münacatı içindeki hakikatler ve
tam tamına rabbine karşı tavsifler, Muhammed’in
(
AsM
)
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât ve
selam onun üzerine olsun’ anla-
mında Hz. Muhammed’e dua.
arif:
bilen, bilgide ileri olan, irfan
sahibi.
Cevşen:
dua mecmuası.
Cevşenü’l-Kebir:
büyük zırh an-
lamındaki Hz. Muhammed (a.s.m)
Efendimize vahiyle gelen, Esma-i
Hüsnayı içine alan emsalsiz bir
münacat ve benzersiz bir dua.
cihet:
yön.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isimleri.
fevkinde:
üstünde.
gazve:
din uğrunda, din düşman-
ları üzerine yapılan sefer ve on-
larla yapılan savaş.
hafız:
Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen
ezberleyen ve okuyan kimse.
hakikat:
gerçek, esas.
hakkaniyet:
hak ve adalete uy-
gunluk, hak ve doğruluktan ayrıl-
mama.
harika:
olağanüstü.
hüccet:
delil.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
iman:
inanç, itikat.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
işareten:
işaret ederek, belirte-
rek.
kudsiyet:
kutsallık, mukaddeslik,
azizlik.
Kur’ân-ı azîmüşşan:
şan ve şerefi
yüce olan Kur’ân.
küllî:
umumî, genel, bütün olan.
kütüp:
kitaplar.
lisan:
dil.
makam-ı kübra:
en büyük ma-
kam.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, an-
lama, bilme.
mazhar:
bir şeyin çıktığı görün-
düğü yer; nail olma, şereflenme.
menba:
kaynak.
misil:
benzer, eş.
muarız:
muhalefet eden, karşı çı-
kan, muhalif.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma, Onun manevî huzurunda
tazarru ve niyazda bulunma.
nuranî:
nurlu, ışıklı, parlak, mü-
nevver.
rab:
besleyen, yetiştiren, verdiği
nimetlerle mahlûkatı ıslah ve ter-
biye eden Allah.
risalet:
elçilik, resullük, peygam-
ber olarak gönderilme.
sarihan:
açıkça, açık olarak.
semavî:
Allah tarafından olan, İlâ-
hî.
sıdk:
doğruluk.
suhuf-i semaviye:
Allah’ın ba-
zı peygamberlere gönderdiği
sayfalar.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
şahadet:
şahit olma, şahitlik,
tanıklık.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek
ve heves.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
tavsif:
vasıflandırma, bir şe-
yin iç yüzü ve özelliklerini an-
latma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tereşşuh:
sızma, sızıntı yap-
ma.
ulûm-i imaniye:
iman ilimle-
ri, imanla ilgili ilimler.
ulûm-i İslâmiye:
İslâmî ilim-
ler.
vahiy:
Cenab-ı Hakkın dilediği
hükümleri, sırları ve hakikat-
leri peygamberlere bildirme-
si.
zırh:
savaşlarda ok, kılıç, sün-
gü gibi silâhlardan korunmak
için giyilen, demir ve tel lev-
halardan yapılmış giysi.
1.
İşaretlerinin kudsiyetiyle Cevşen’in, delillerinin kuvvetiyle Risale-i Nur’un, tevatür kuvvetin-
deki irhasatlarıyla mazinin, binler hâdise ve mu’cizesinin tasdikiyle istikbalin şahadetiyle…
2.
Mecmuatü’l-Ahzab, 1:231.
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
| 984 | Şualar