p
äÉn
bƒo
?r
în
Ÿr
G p
™«/
ªn
L '
¤n
Y /
¬p
eGn
ôr
c
p
G n
h /
¬p
an
ôn
°Tn
h /
¬p
àn
er
ôo
M p
?Én
?n
e p
A n
BÓr
Yp
Ép
Hn
h
k
ás
jp
ƒn
ær
©n
e Ék
°ùr
ªn
°T /
¬p
àn
dÉn
°Sp
Q p
?r
©n
ép
H /
¬p
à s
«p
Hƒo
Ho
Q p
?r
©p
Ø`n
cn
h p
¿Én
«n
©r
dGn
h p
In
ón
gÉn
°ûo
Ÿr
Ép
H
/
¬p
àn
?«/
?n
M p
?r
©n
ép
Hn
h /
?p
OÉn
Ñp
Y p
än
’Én
ªn
c n
án
àr
°Sp
ôr
¡p
a /
¬p
æj/
O p
?r
©n
ép
Hn
h /
¬p
JÉn
æp
F B Én
µp
d
m
án
ep
Rn
’ m
á s
jp
Qh o
ôn
°V n
?p
F B Én
Xn
ƒp
H /
¬p
Ø«/
Xr
ƒn
àp
Hn
h /
¬p
às
«p
gƒo
do
G p
äÉ n
«u
?n
én
àp
d k
án
©p
eÉn
L Ék
J'
Gr
ôp
e
p
án
ªr
µp
?r
Gn
h p
án
ªr
Ms
ôdG p
?ho
õo
?n
c p
äÉn
æp
F B Én
µr
dG p
?p
ò'
g p
‘ p
äÉn
bƒo
?r
în
Ÿr
G p
Oƒo
Lo
ƒp
d
(1)
@ p
ABÉ n
«°u
†dGn
h n
ABG n
ƒn
¡r
dGn
h p
A n
BÉŸr
Gn
h p
ABGn
óp
¨r
dG p
?ho
õo
d p
In
Qho
ôn
°†n
c
n
h p
án
dGn
ón
©r
dGn
h
Bu pek kat’î ve çok geniş ve kudsî şahadetin tafsilâtını
risale-i nur’a havale edip, gayet kısacık bir işaretle me-
al-i icmalîsine bakacağız:
evet, bu kâinatta, gözümüz önünde bu muntazam ta-
sarrufatı içinde adalet ve hikmetle ve rahmet ve inayet
ve himayetle her zaman iyileri himaye ve fenaları ve ya-
lancıları tokatlamak, rububiyetinin bir âdeti olmasından,
ef’al-i rahmaniyet muktezasıyla bir kur’ân-ı Mu’cizülbe-
yan’ı, Muhammed’in
(
AsM
)
eline vermesi; ve bine yakın
mu’cizelerin pek çok envaını ona vermesi; ve bütün hâ-
lâtında ve en tehlikeli vaziyetlerinde şefkatkârâne hima-
ye ve hatta güvercin ve örümcekle muhafaza etmesi; ve
büyük vazifelerinde onu tam muvaffak etmesi; dinini bü-
tün hakikatleriyle idame etmesi ve İslâmiyet’ini zeminin
ve nev-i beşerin başına geçirmesi; ve bütün mahlûkat
üstünde bir makam-ı şeref ve meşahir-i insaniyenin
fevkinde daimî bir rütbe-i makbuliyet ve dost ve düşma-
nın ittifakıyla en yüksek hasletleri taşıyan bir şahsiyeti
Şualar | 993 |
o
n
B
eŞinci
Ş
ua
enva:
çeşitler, türler, neviler.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
son derece.
hâlât:
hâller, durumlar, vaziyet-
ler.
haslet:
güzel huy, iyi özellik.
havale:
bir şeyi başkasının üstü-
ne bırakma.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep,
fayda.
himaye:
koruma, muhafaza et-
me.
himayet:
koruma, esirgeme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
ittifak:
birleşme, fikir birliği etme.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
mahlûkat:
Allah tarafından yara-
tılanlar.
makam-ı şeref:
şeref makamı.
meal-i icmalî:
kısaca anlam, özet
olarak anlam.
meşahir-i insaniye:
insanların meş-
hurları.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
muhafaza:
koruma.
mukteza:
iktiza etme, gerekme.
muntazam:
nizamlı, intizamlı, dü-
zenli ve düzgün biçimde.
muvaffak:
başaran, başarmış, ba-
şarılı.
nev-i beşer:
insanoğlu, insanlar.
rahmet:
şefkat, merhamet, bağış-
lama ve esirgeyicilik.
rububiyet:
Cenab-ı Hakkın her za-
man, her yerde, her mahlûka muh-
taç olduğu şeyleri vermesi, onu
terbiye etmesi ve idaresi altında
bulundurma vasfı.
rütbe-i makbuliyet:
makbuliyet
derecesi, kabul edilme derecesi.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şahsiyet:
kişilik, kişi özelliği.
şefkatkârâne:
şefkatli ve merha-
metli bir şekilde.
tafsilât:
tafsiller, açıklamalar, izah-
lar.
tasarrufat:
tasarruflar, idare et-
meler.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
zemin:
yeryüzü.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si, düzenli ve dengeli oluş.
âdet:
kanun.
daimî:
sürekli, devamlı.
ef’al-i rahmaniyet:
Cenab-ı
Hakkın kullarını besleme, ko-
ruma ve merhamet etme fiil-
leri.
1.
Kâinat Sahibi ve Hâlıkı ve Mutasarrıfının, rahmaniyet ef’ali ve rububiyet icraatı risalet-i Mu-
hammediyeye şahadet eder. Kur’ân-ı Mu’ciz’lbeyan’ı ona indirmek ve enva-ı mu’cizatı
onun eliyle izhar etmek ve her türlü hâlinde onu himaye ve muvaffak kılarak dinini bü-
tün hakikatleriyle beraber devam ettirmek ve onun hürmet ve şeref makamlarını yücelt-
mek ve bütün mahlûkatın üzerinde bir makam vermek gibi apaçık görülen rahmaniyet fi-
illeri ve keza onun risaletini kâinatın üzerinde manevî bir güneş yapmak ve dinini kulları-
nın kemalâtına bir fihriste yapmak ve onun hakikatini uluhiyetinin tecellilerine cami bir
âyine yapmak ve kâinattaki mahlûkatın vücudu için rahmet ve hikmet ve adaletin lüzu-
mu ve gıda ve su ve hava ve ışığın zarureti derecesinde zarurî vazifelerle onu tavzif etmek
gibi rububiyet fiilleriyle, bu Kâinat Sahibi, onun hakkaniyetine şahadet eder.