iken, böyle ağır muamele görmekliğimiz, hakikat-i adale-
te ne kadar muhaliftir” sizlerden soruyoruz.
Ve mahkeme-i âdilenizden, ruhumuzun gıdası ve se-
beb-i necatımız ve ebedî saadetimizin anahtarı olan nur
risalelerinin serbestiyetine karar vermenizi talep eder;
eğer yukarıda bir kısmını zikir ve tadat ettiğim vaziyetler
nazarınızda bir cürüm teşkil ediyorsa, vereceğiniz en ağır
cezanızı kemal-i rıza-i kalb ile kabul edeceğimi arz ede-
rim.
Afyon Ceza evinde Mevkuf
emirdağlı
Ceylan Çalışkan
FAEB
arz:
sunma, bildirme.
cürüm:
hata, suç, kanun hilâ-
fına hareket.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
hakikat-i adalet:
adaletin
esası, aslı.
kemal-i rıza-i kalp:
tam bir
kalp rızası.
mahkeme-i âdile:
adaletle
hükmeden mahkeme, adil
mahkeme.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
muamele:
davranma, davra-
nış.
muhalif:
zıt, aykırı.
nazar:
bakış, dikkat.
saadet:
mutluluk.
sebeb-i necat:
kurtuluş ne-
deni, kurtuluş sebebi.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
tadat:
sayma.
teşkil:
oluşturma, şekillen-
dirme.
vaziyet:
durum.
zikir:
anma, bildirme.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 896 | Şualar