Şualar - page 808

noktada mükemmel nasihtir. Şimdi en ziyade bizi ve nur-
ları vurmak ve sarsmak için en fena plân, nur talebele-
rini birbirinden soğutmak ve usandırmak ve meşrep ve fi-
kir cihetinde birbirinden ayırmaktır. gerçi gayet cüz’î bir
nazlanmak oldu. Fakat göze bir saç düşse, başa düşen bir
taş kadar incitir ki, büyük bir hâdise hükmünde, mataram
haber verdi. Merhum Hafız Ali’nin (r.h.) küçücük böyle
bir hâlden, vefatından bir parça evvel şekvası, o vakitten
beri belki yüz defa hatırıma gelip beni müteessir etmiş.
Said Nursî
{{{
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
talebelerin itiraznamelerini müdüre vermedim. dedim:
“diyanet riyasetine ve bize risalelerimizde beraat veren
Ankara’nın Ağır Ceza dairesine itiraznamenin ahiriyle be-
raber göndermek istiyoruz. Hem Hata-savab Cetveli de
o iki makama, fakat mahrem yalnız berâ-i malûmat ola-
rak göndermek münasipse.” dedi: “Münasiptir.” Şimdi
siz avukata deyiniz, birkaç nüsha talebelerin itirazname-
lerinin ve Cetvelin iki nüsha çıkarsın.
Hem diyanet riyasetine yazınız ki, ulûm-i diniye ehli-
ni himaye etmek vazife-i zaruriyenizi said ve arkadaşlar
hakkında bu defa Afyon’a gönderdiğiniz raporla mü-
kemmel yazdığınızdan, hem mazlum said, hem masum
ahir:
son.
aziz:
muhterem, saygın.
beraat:
temize çıkma; bir davanın
neticesinde suçsuz olduğu anla-
şılma.
beray-ı malûmat:
bilgi ve malû-
mat için, bilgi vermek için.
cetvel:
çizelge, liste.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az; kıymetsiz, önem-
siz.
Diyanet riyaseti:
Diyanet İşleri
Başkanlığı.
evvel:
önce.
gayet:
son derece.
gerçi:
öyle ise de, her ne kadar.
hâdise:
olay.
himaye:
koruma, muhafaza
etme.
hükmünde:
değerinde, ye-
rinde.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
mahrem:
herkesçe bilinme-
mesi gereken, gizli.
makam:
büyük memuriyet,
mevki.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
matara:
yolcuların ve asker-
lerin kullandığı, üzeri çeşitli ku-
maşlarla kaplı madenî su kabı.
mazlum:
zulüm görmüş, hak-
sızlığa uğramış.
merhum:
rahmete kavuşmuş,
ölmüş, ölü.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı,
tavır, tutum, meslek.
münasip:
uygun.
müteessir:
teessüre kapılan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
nasih:
nasihat eden, öğüt ve-
ren.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
plân:
bir şeyi gerçekleştirmek
için yapılan düzenleme.
rapor:
her hangi bir işte, bir
konuda yapılan inceleme ve
araştırma sonucu, düşünceleri
veya gözlemleri bildiren yazı.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
şekva:
şikâyet.
talebe:
öğrenci.
ulûm-i diniye:
dinî ilimler.
vazife-i zaruriye:
zorunlu ola-
rak yapılması gereken vazife-
ler, görevler.
vefat:
ölüm.
ziyade:
çok, fazla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 808 | Şualar
1...,798,799,800,801,802,803,804,805,806,807 809,810,811,812,813,814,815,816,817,818,...1581
Powered by FlippingBook