Şualar - page 804

(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evve l â
: rivayat-ı sahiha ile, “
Leyle-i Kadri nısf-ı ahir-
de, hususan aşr-ı ahirde arayınız
(3)
ferman etmesiyle, bu
gelecek geceler, seksen küsur sene bir ibadet ömrünü ka-
zandıran leyle-i kadrin gelecek gecelerde ihtimali pek
kavi olmasından istifadeye çalışmak, böyle sevaplı yerler-
de bir saadettir.
Sani yen
:
(4)
p
Qn
ón
µ
r
dG n
øp
e n
øp
en
G p
Qn
ón
?r
dÉp
H n
øn
e'
G r
øn
e
Kadere iman
eden gam ve hüzünden emin olur
” sırrıyla,
(5)
o
¬n
æ°n
ùr
Mn
G m
Ar
Àn
T u
?o
c r
øp
e Gho
òo
N
Her şeyin güzel cihetine bakı-
nız
” kaidesinin sırrıyla:
n
øj/
ò s
dG n
?p
Ä'
`dho
G o
¬n
æ°n
ùr
Mn
G n
¿ƒo
©p
Ñs
àn
«n
a n
?r
ƒn
? r
dG n
¿ƒo
©p
ªn
à°r
ùn
j n
øj/
ò s
dn
G
(6)
p
ÜÉn
Ñ r
dn
’r
G Gƒo
dho
G r
ºo
g n
?p
Ädho
Gn
h *G o
ºo
¡j'
ón
g
gayet kısacık bir meali:
Sözleri dinleyip en güzeline tâbi olup fenasına bakma-
yanlar, hidayet-i İlâhiyeye mazhar akıl sahibi onlardır
mealinde, bizler için
şimdi her şeyin iyi tarafına ve güzel
cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki,
manasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller
nazar-ı dikkatimizi celp edip kalbimizi meşgul etmesin.
aşr-ı ahir:
ayın son on günü.
aziz:
muhterem, saygın.
celp:
çekme, çekiş, kendine çek-
mek.
cihet:
yön.
emin:
güvenilir, emniyet sahibi.
evvelâ:
birinci olarak, her şeyden
önce, ilk olarak.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç, se-
vinme.
ferman:
emir, buyruk.
gam:
keder, üzüntü.
gayet:
son derece.
hidayet-i İlâhiye:
Allah’ın kulunu
hidayete erdirmesi.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hüzün:
keder, tasa, gam, hüzün.
ihtimal:
olabilirlik.
iman:
inanma, itikat.
istifade:
faydalanma, yararlanma.
kader:
İlâhî hüküm; Cenab-ı Hak-
kın takdir ve tayin etmesi.
kaide:
kural, esas, düstur.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, ramazanın 27. ge-
cesi.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
meal:
mana, anlam, mefhum.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgilenen.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nısf-ı ahir:
son yarı.
rivayat-ı sahiha:
sahih riva-
yetler, Peygamberimizden
dosdoğru olarak, sahih olarak
nakledilmiş rivayetler, sözler.
saadet:
mutluluk.
saniyen:
ikinci olarak.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Al-
lah tarafından verilen mükâ-
fat.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sır:
gizli hakikat.
tâbi:
boyun eğen, uyan, itaat
eden.
vecih:
cihet, yön.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Hiç birşey yoktur ki onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
3.
Buharî, 3:60; Müslim, 2:823.
4.
Kadere iman eden, gamlardan kurtulur. (Hadis-i şerif: Ramzü’l-Ehadis, 1:193.)
5.
Her şeyin en güzelini alın.
6.
[O kullarım] ki, söze kulak verirler ve onun en güzeline uyarlar. Onlar Allah’ın hidayet na-
sip ettiği kimselerdir. Akl-ı selim sahibi olanlar da onlardır. (Zümer Suresi: 18.)
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 804 | Şualar
1...,794,795,796,797,798,799,800,801,802,803 805,806,807,808,809,810,811,812,813,814,...1581
Powered by FlippingBook