Şualar - page 800

edecek. İkincisi de, sonunda en zalim ve tahripçi Cengiz
ve Hülâgû namındaki bir deccal eliyle inkıraz bulacak.
Acaba kütüb-i hadisiyede kur’ân’a, şeair-i İslâm’a ait,
hatta cüz’î şeyleri de haber veren sahib-i Şeriat, hiç müm-
kün müdür ki, bu zamanımızdaki pek acip hâdisattan ha-
ber vermesin? Hem hiç mümkün müdür ki, bu acip hâdi-
satta kur’ân’a sebatkârâne geniş bir sahada, en acip bir
zamanda, en ağır şerait altında hizmet eden ve o hizme-
tin semerelerini dost ve düşmanları tasdik eden risale-i
nur Şakirtlerine işaretleri bulunmasın?
Said Nursî
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
(2)
o
án
æ`n
µ°r
ùn
Ÿr
Gn
h o
ás
d u
òdG o
ºp
¡r
«`n
?n
Y r
ân
Hp
ô°o
Vn
h
ayet-icelîlesininbir
nüktesi.
Aziz Nur Kumandanı ve Kur’ân’ın Hadimi
Kardeşim Re’fet Bey!
Yahudî milleti hubb-i hayat ve dünyaperestlikte ifrat
ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yeme-
ye müstahak olmuşlar. Fakat, bu Filistin meselesinde,
hubb-i hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-i
Benîisrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygam-
berlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
asr:
yüzyıl.
ayet-i celile:
azîm ve yüce mana-
ları ihtiva eden ayet.
aziz:
muhterem, saygın.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
deccal:
kıyamet zamanına yakın
meydana çıkarak fitne ve fesada
sebep olacağı, İslâmî şeairi tahrip
edeceği, tarihte görülmemiş zu-
lümleri nifakla aldatarak yapacağı
hadis-i şeriflerde belirtilmiş yalancı
ve zararlı şahıs.
dünyaperest:
dünyaya tapan,
dünyaya düşkün, tamahlı, hırslı
kimse.
enbiya-i Benî İsrailiye:
İsrailoğul-
larına gönderilen peygamberler.
hadim:
hademe, hizmetçi.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hubb-i hayat:
hayat sevgisi, ya-
şama sevgisi.
ifrat:
aşırılık, pek ileri gitme, had-
dini aşma.
inkıraz:
sönme, yok olma, tü-
kenme; bir şeyin kökünün kazın-
ması.
kumandan:
komutan.
kütüb-i hadisiye:
hadis kitap-
ları.
mesele:
önemli konu.
meskenet:
fakirlik, yoksulluk.
mezaristan:
mezarlık.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
peygamber:
Allah tarafından
haber getirerek İlâhî emir ve
yasakları insanlara tebliğ eden
elçi, nebî.
rahmet-i İlâhiye:
Allah’ın son-
suz rahmeti, İlâhî rahmet.
Sahib-i Şeriat:
kanun koyucu,
şeriat sahibi.
sebatkârâne:
sabır ve sebat
ederek, sebat göstererek, se-
batlı bir şekilde.
semere:
meyve, güzel netice.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şeair-i İslâm:
İslâma ait işa-
retler, İslâma sembol olmuş iş
ve ibadetler.
şerait:
şartlar.
tasdik:
bir şeyin veya kimse-
nin doğruluğuna kesin olarak
hükmetme.
zillet:
hor ve hakir görülme,
alçalma.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Onlara zillet ve meskenet damgası vuruldu. (Bakar Suresi: 61.)
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 800 | Şualar
1...,790,791,792,793,794,795,796,797,798,799 801,802,803,804,805,806,807,808,809,810,...1581
Powered by FlippingBook