Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Bu Medrese-i Yu-
sufiyede Ders Arkadaşlarım!
Bu gelen gece olan leyle-i Berat, bütün senede bir
kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin
programı nev’inden olması cihetiyle, leyle-i kadrin kud-
siyetindedir. Her bir hasenenin leyle-i kadirde otuz bin
olduğu gibi, bu leyle-i Beratta her bir amel-i salihin ve
her bir harf-i kur’ân’ın sevabı yirmi bine çıkar. sair va-
kitte on ise, şuhur-i selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu
kudsî leyali-i meşhurede, on binler, yirmi bin veya otuz
binlere çıkar. Bu geceler elli senelik bir ibadet hükmüne
geçebilir. onun için, elden geldiği kadar kur’ân’la ve is-
tiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır.
Said Nursî
{{{
Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
(2)
p
ør
`jn
QGs
ódG p
‘*G o
ºo
µn
ªs
?``n
°S Ék
ªp
FGn
O
elli senelik bir manevî ibadet ömrünü ehl-i imana
kazandırabilen leyle-i Beratınızı ruhucanımızla tebrik ede-
riz. Her biriniz, şirket-i maneviye sırrıyla ve tesanüd-i
manevî feyziyle kırk bin lisanla tesbih eden bazı melekler
gibi; her bir halis, muhlis nur Şakirtlerini, kırk bin dil
amel-i salih:
Allah rızasına uygun
hayırlı iş, dine uygun hareket, dav-
ranış.
aziz:
muhterem, saygın.
cihet:
yön.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri.
feyiz:
bolluk, bereket, verimlilik.
halis:
samimî, her amelini yalnız
Allah rızası için işleyen.
harf-i Kur’ân:
Kur’ân harfi.
hasene:
hayırlı amel, Allah rızasına
uygun iş.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
hükmüne:
yerine, değerine.
istiğfar:
tevbe etme, Allah’tan gü-
nahlarının bağışlanmasını isteme.
kudsî:
mukaddes, yüce.
kudsiyet:
kutsallık, mukaddeslik,
azizlik.
leyali-i meşhure:
meşhur geceler,
mübarek geceler, kandil geceleri.
leyle-i Berat:
Berat Gecesi, Şaban
ayının 15. gecesi.
leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, ramazanın 27. ge-
cesi.
lisan:
dil.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) iftira,
haksızlık ve zulüm ile hapiste kal-
masından kinaye olarak, iman ve
Kur’ân’a hizmetinden dolayı tevkif
edilenlerin hapsedildiği yer mana-
sında, hapishane.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgilenen.
muhlis:
ihlâslı, samimî; bir işi hiç
bir karşılık beklemeden sırf Allah
rızası için yapan.
mukadderat-ı beşeriye:
insanlığın
mukadderatı, insanlığın kaderi.
nevi:
çeşit, tür.
ruhucân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
sair:
diğer, başka, öteki.
salâvat:
Hz Muhammed’e rah-
met ve esenlik dileme, salât
ve selâm etme; ‘Allahümme
salli ala seyyidina muhamme-
din ve ala âli seyyidinâ mu-
hammed’ deme.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Al-
lah tarafından verilen mükâfat;
sevap.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sır:
gizli hakikat.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şirket-i maneviye:
manevî
şirket, manevî ortalık.
şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Re-
cep, şaban ve ramazan.
tesanüd-i manevî:
manevî
dayanışma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak
tutma, Cenab-ı Hakkı şanına
lâyık ifadelerle anma.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selam, rahmet ve bereketleri ebedi ve daimi olarak üzerinize olsun. Allah sizi iki
dünyada muhafaza etsin.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 798 | Şualar