Şualar - page 788

bir çare bulmuşlar” diye çok telâş ederdim. Hem sobam,
hem hayali aynı hakikat müşahedem doğru haber vermiş-
ler. sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir
gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz. Vallahi bu hâdi-
senin bizim hapse girmemizden daha ziyade kur’ân ve
iman hizmetimize –hususan bu sırada– zarar vermek ih-
timali kavidir.
Said Nursî
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
leyle-i Miraç, ikinci bir leyle-i kadir hükmündedir. Bu
gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çı-
kar. Şirket-i maneviye sırrıyla, inşaallah, her biriniz kırk
bin dille tesbih eden bazı melekler gibi, kırk bin lisanla bu
kıymettar gecede ve sevabı çok bu çilehanede ibadet ve
dualar edeceksiniz. Ve hakkımızda gelen fırtınada binden
bir zarar olmamasına mukabil, bu gecedeki ibadetle şük-
redersiniz. Hem sizin tam ihtiyatınızı tebrik ile beraber,
hakkımızda inayet-i rabbaniye pek zahir bir surette te-
celli ettiğini tebşir ederiz.
Said Nursî
{{{
aziz:
muhterem, saygın.
çilehane:
çile yeri, çile çekilen yer.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek.
hayalî:
hayale ait, hayalle ilgili, ha-
yale mensup.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyat:
geleceği düşünerek ted-
birli hareket etme.
iman:
inanç, itikat.
inayet-i rabbanîye:
Allah’ın ina-
yeti; Cenab-ı Hakkın mahlûkatın
terbiye, tedbir ve idaresinde on-
lara yapmış olduğu lütuflar, hima-
yeler, yardımlar.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, ramazanın 27. ge-
cesi.
leyle-i Miraç:
Miraç Gecesi, Hz.
Muhammed’in Miraca çıktığı gece,
Recep ayının 27. gecesi.
lisan:
dil.
mukabil:
karşılık.
müşahede:
bir şeyi gözle
görme, seyretme.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Al-
lah tarafından verilen mükâfat;
sevap.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sıddık:
çok doğru, dürüst,
hakkı ve hakikati tereddütsüz
kabullenen.
sır:
gizli hakikat.
Şirket-i maneviye:
manevî
şirket, manevî ortalık.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hâl ile Al-
lah’ı hamd etme.
tamir:
yapılan hatayı dü-
zeltme.
tebşir:
müjde verme, müjde-
leme.
tecelli:
belirme, bilinme, gö-
rünme.
tesanüt:
dayanışma, birbirine
dayanma ve destek olma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak
tutma, Cenab-ı Hakkı şanına
lâyık ifadelerle anma.
vallahi:
Allah için, Allah hakkı
için, Allah’a yemin ederim an-
lamına gelen yemin sözü.
zahir:
açık, aşikâr.
ziyade:
fazla, fazlasıyla.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 788 | Şualar
1...,778,779,780,781,782,783,784,785,786,787 789,790,791,792,793,794,795,796,797,798,...1581
Powered by FlippingBook