Şualar - page 780

hatıra ile bir hakikat ve bir müjde kalbe geldi ki: Beş gün-
den sonra çok mübarek ve çok sevaplı ibadet ayları olan
şuhur-i selâse gelecekler. Her hasenenin sevabı başka
vakitte on ise, receb-i şerifte yüzden geçer, şaban-ı mu-
azzamda üç yüzden ziyade ve ramazan-ı mübarekte bine
çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve leyle-i kadirde
otuz bine çıkar. Bu pek çok uhrevî faydaları kazandıran
ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve
ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene
bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhur-i selâseyi böyle bi-
re on kâr veren medrese-i Yusufiyede geçirmek, elbette
büyük bir kârdır; ne kadar zahmet çekilse, ayn-ı rahmet-
tir. İbadet cihetinde böyle olduğu gibi; nur hizmeti dahi
nispeten, kemiyet değilse de keyfiyet itibarıyla, bire beş-
tir. Çünkü bu misafirhanede mütemadiyen giren ve çı-
kanlar, nurun derslerinin intişarına bir vasıtadır. Bazen
bir adamın ihlâsı, yirmi adam kadar fayda verir. Hem
nurun, sırr-ı ihlâsı siyasetkârâne kahramanlık damarını
taşıyan, nurun tesellilerine pek çok muhtaç bulunan
mahpus bîçareler içinde intişarı için bir parça zahmet ve
sıkıntı olsa da, ehemmiyeti yok. derd-i maişet ciheti ise,
zaten bu üç ay, ahiret pazarı olmasından, her biriniz çok
şakirtlerin bedeline, hatta bazınız bin adamın yerinde bu-
raya girdiğinden, elbette sizin haricî işlerinize yardımları
olur diye tamamıyla ferahlandım ve bayrama kadar bura-
da bulunmak büyük bir nimettir bildim.
Said Nursî
{{{
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
ayn-ı rahmet:
rahmetin tâ kendi-
si.
bedel:
bir şeyin yerini tutan, kar-
şılık.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
derd-i maişet:
geçim derdi ve zor-
luğu, geçim sıkıntısı.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
ehl-i hakikat:
hakikati arzulayanlar,
gerçeği bulup onun peşinden gi-
denler; Allah adamı.
ehl-i ibadet:
ibadet ehli, Allah’a
kulluğu tam olarak yapanlar.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
faide:
fayda.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç, se-
vinme.
hakikat:
gerçek.
haricî:
dışa ait, dışla ilgili.
hasene:
hayırlı amel, Allah rızasına
uygun iş.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli başka
bir karşılık beklemeksizin, sırf Allah
rızası için yapma.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma, neş-
rolunma.
itibar:
değer.
kemiyet:
bir şeyin adet, miktar
ve sayı olarak ifade edilebilen du-
rumu, nicelik.
keyfiyet:
bir şeyin nasıl olduğu,
hâl, durum, iç yüz.
kudsî:
mukaddes, yüce.
leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi, Kur’ân-
ı Kerîm’in dünya semasına nazil
olduğu gece, ramazanın 27. gece-
si.
mahpus:
hapsedilmiş olan, tutuk-
lu.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) iftira,
haksızlık ve zulüm ile hapiste kal-
masından kinaye olarak, iman ve
Kur’ân’a hizmetinden dolayı tevkif
edilenlerin hapsedildiği yer ma-
nasında, hapishane.
meşher:
teşhir yeri, sergi, gösterme
yeri.
misafirhane:
misafirlerin kaldığı
ev, geçici bekleme yeri.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müjde:
sevindirici haber, muş-
tu.
mümtaz:
ayrıcalıklı, seçkin.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devamlı.
nimet:
lütuf, ihsan, bağış.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
ramazan-ı mübarek:
mübarek
ramazan, bereketli ramazan.
receb-i şerif:
Kamerî ayların
yedincisi ve mübarek kutsal
aylardan üç ayların birincisi,
Recep ayı.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; se-
vap.
siyasetkârâne:
siyaset yapana
yakışır şekilde, siyaset yapa-
rak.
sırr-ı ihlâs:
ihlâs sırrı, samimiyet
ve doğruluğun sırrı.
şaban-ı muazzam:
çok büyük
Şaban ayı.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Recep,
şaban ve ramazan.
şuhur-i selâse:
Üç Aylar; Recep,
şaban ve ramazan.
temin:
sağlama.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
ticaret-i uhreviye:
ahiret ha-
yatı için yapılan ticaret. ahiret
için sevap kazanmak, manevî
ticaret.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait, ahiret âlemiyle ilgili.
vasıta:
aracı.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
ziyade:
çok, fazla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 780 | Şualar
1...,770,771,772,773,774,775,776,777,778,779 781,782,783,784,785,786,787,788,789,790,...1581
Powered by FlippingBook