Şualar - page 776

daha alışmayan yeni kardeşlerimizin sözlerinden mana çı-
karan casuslar bulunur; habbeyi kubbe yapar, ihbar ede-
bilir. Şimdi vaziyetimiz şaka kaldırmıyor. Bununla bera-
ber hiç endişe etmeyiniz. Biz inayet-i İlâhiye altındayız ve
bütün meşakkatlere karşı kemal-i sabırla belki şükür ile
mukabele etmeye azmetmişiz. Bir dirhem zahmet, bir
batman rahmet ve sevabı netice verdiğinden, şükür et-
meye mükellefiz.
Said Nursî
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
İki ehemmiyetli sebep ve bir kuvvetli ihtara binaen ben
bütün vazife-i müdafaatı buraya gelen ve gelecek nur er-
kânlarına bırakmaya kalben mecbur oldum; hususan (H,
r, t, F, s)
(HaşİYe)
Bi r inc i Sebep
: Ben hem sorgu dairesinde, hem çok
emarelerden kat’î bildim ki, bana karşı ellerinden geldiği
kadar müşkülât yapmaya ve fikren onlara galebe et-
memden kaçmaya çalışıyorlar ve resmen de onlara
HaşİYe:
Hüsrev, re’fet, tahirî, Feyzi, sabri.
aziz:
muhterem, saygın.
azm:
kesin karar.
batman:
eski ağırlık ölçülerinden
olup, iki okka ile sekiz okka ara-
sında değişen ağırlık ölçüsü.
binaen:
-den dolayı, bu sebep-
ten.
casus:
çeşitli konularda sır mahi-
yetindeki şeyleri öğrenip başka-
larına bildiren kimse.
dirhem:
yaklaşık üç grama denk
gelen eski bir ağırlık ölçüsü, çok
küçük parça (mecaz).
ehemmiyetli:
önemli.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
endişe:
kaygı.
erkân:
rükünler, esaslar, ileri ge-
lenler.
fikren:
fikir ile, düşünerek, zih-
nen.
galebe:
galip gelme, yenme, üs-
tünlük.
habbe:
tane.
haşiye:
dipnot.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihbar:
ele vermek, yakalatmak,
suç üstü yaptırmak maksadıyla
gizlice bildirme.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtiyat:
geleceği düşünerek tedbirli
hareket etme.
inayet-i İlâhiye:
Allah’ın yardımı.
kalben:
kalp ile, kalpten.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddüde
mahal bırakmayan.
kemal-i sabır:
sabrın mükem-
mel oluşu, tam ve mükemmel
bir sabır.
kubbe:
gökyüzü, sema.
kudsî:
mukaddes, yüce.
mecbur:
zorunlu olma, zorunda
kalma.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı, güç-
lük, zorluk.
mukabele:
karşılık verme, kar-
şılama.
mükellef:
sorumlu ve yükümlü
olan, bir şeyi yapmaya mecbur
olan, vazifeli.
müşkülât:
müşküller, güçlük-
ler, zorluklar, çetinlikler.
rahmet:
şefkat, merhamet,
bağışlama ve esirgeyicilik.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir şekilde.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; se-
vap.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz ka-
bullenen.
şükür:
Allah’ın nimetlerine kar-
şı memnunluk gösterme, gerek
dil ile gerekse hâl ile Allah’ı
hamd etme.
vazife-i müdafaat:
müdafaalar
vazifesi, savunmalar görevi.
vaziyet:
durum.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, me-
şakkat.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 776 | Şualar
1...,766,767,768,769,770,771,772,773,774,775 777,778,779,780,781,782,783,784,785,786,...1581
Powered by FlippingBook