elbette serbest olacaktır. Hüsn-i niyete makrun olduğu
için pervasız olacaktır. Bunları tetkikle, altında cürüm ara-
mak insafsızlıktır, başka bir şey değildir.
Binaenaleyh, bu yüz otuz risalemden hiçbirisinde dün-
ya işini alâkalandıran bir maksat yoktur. Hepsi kur’ân
nurundan iktibas edilen ahiret ve imana taallûk eder; ne
siyasî ve ne de dünyevî hiçbir gaye ve maksat yoktur. ni-
tekim, hangi mahkeme işe başlamış ise, aynı kanaatle be-
raat kararını vermiştir. Binaenaleyh, lüzumsuz mahkeme-
leri işgal etmek ve masum iman sahiplerini işlerinden güç-
lerinden alıkoymak, vatan ve millet namına yazıktır. eski
said bütün hayatını vatan ve milletin saadeti uğrunda sarf
etmişken, bütün bütün dünyadan el çekmiş yetmiş beş ya-
şına gelmiş Yeni said nasıl olur da siyasetle iştigal eder.
Buna tamamen siz de kanisiniz.
Bir tek gayem vardır:
O da; mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memle-
keti olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işi-
tiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor;
halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlı-
yor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ede-
rek, gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum; bu
imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahe-
dem ile, inşaallah, Allah huzuruna girmek istiyorum. Bü-
tün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da,
korkarım ki Bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına
karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek,
Şualar | 785 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
mücahede:
savaşma, mücadele,
uğraşma, çaba, gayret.
nam:
ad.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
pervasız:
çekinmeyen.
saadet:
mutluluk.
sarf:
harcama.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete ait.
taallûk:
alâkalı, münasebetli olma.
tetkik:
dikkatle araştırma, ince-
leme.
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
beraat:
temize çıkma; bir da-
vanın neticesinde suçsuz ol-
duğu anlaşılma.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bunun üzerine,
bundan dolayı, ondan dolayı,
buna binaen.
Bolşevik:
Rus komünisti.
cürüm:
hata, suç, kanun hilâ-
fına hareket.
dindar:
dinî kaidelere hakkıyla
riayet eden, dininin emirlerini
yerine getiren, mütedeyyin.
dünyevî:
dünyaya ait.
gaye:
maksat, hedef.
hüsn-i niyet:
iyi niyet, temiz
kalplilik.
iktibas:
alıntı.
iman:
inanma, itikat.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
işgal:
meşgul etme, işten alı-
koyma, uğraştırma.
iştigal:
bir işle uğraşma, meş-
gul olma.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kani:
kanmış, inanmış, tatmin
olmuş.
makrun:
yakınlaştırılmış, ya-
kın; bitişmiş.
maksat:
gaye.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlık.
mezar:
kabir, ölünün gömül-
düğü yer.
mücadele:
savaşma, çatışma,
kavga.