Bi r inc i s i
: koğuşumda muhkem demirden olan soba
birden kuvvetli tabanca gibi ses verip, aşağısındaki kalın
ve metin demiri, bomba gibi patladı, iki parça oldu. ter-
zi Hamdi korktu; bizi hayret içinde bıraktı. Hâlbuki çok
defa kışta taş kömürü ile kızgın kırmızılaştığı hâlde taham-
mül ediyordu.
İk inc i s i
: İkinci gün Feyzi’lerin koğuşunda hiçbir sebep
yokken birden su testisi üstünde duran bardak acip suret-
te parça parça oldu. Hatıra geliyor ki; inşaallah bize za-
rar dokunmadan, aleyhimizdeki dehşetli bombalar Anka-
ra’nın altı makamatına gönderilen müdafaat nüshaları
patlattırdılar; bize zarar vermeden, aleyhimize ateşlenen
ve kızışan hiddet sobası iki parça oldu. Hem, ihtimal var
ki, mübarek soba, benim teessüratımı ve tazarruatımı din-
leyen tek ve menfaatli arkadaşım bana haber veriyor ki,
“Bu zindan ve hapishaneden gideceksin, bana ihtiyaç
kalmadı...”
{{{
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bugün manevî bir ihtar ile sizin hesabınıza bir telâş,
bir hüzün bana geldi. Çabuk çıkmak isteyen ve derd-i
maişet için endişe eden kardeşlerimizin hakikaten beni
müteellim ve mahzun ettiği aynı dakikada bir mübarek
Şualar | 779 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
suret:
biçim, şekil, tarz.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karşı koyabilme,
katlanma.
tazarruat:
tazarrular, yalvarışlar,
yalvarmalar.
teessürat:
teessürler, kederler,
üzüntüler, elemler, acılar.
zindan:
hapishane.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
aleyh:
karşı, karşıt.
aziz:
muhterem, saygın.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
derd-i maişet:
geçim derdi ve
zorluğu, geçim sıkıntısı.
endişe:
kaygı.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hüzün:
keder, tasa, gam.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtimal:
olabilirlik.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
koğuş:
hastahane, kışla, ha-
pishane gibi umumî binalarda
çok sayıda kişinin oturmasına
veya yatmasına mahsus büyük
oda.
mahzun:
hüzünlü, kederli, kay-
gılı, dertli, üzüntülü.
makamat:
makamlar.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
menfaat:
fayda.
metin:
sağlam ve dayanıklı.
muhkem:
sağlam, dayanıklı.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar.
müteellim:
elemli, kederli, hü-
zünlü, içi sızlayan.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.