Şualar - page 781

(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evve l â
: receb-i şerifinizi ve yarınki leyle-i regaibini-
zi ruhucanımızla tebrik ederiz.
Sani yen
: Me’yus olmayınız, hem merak ve telâş et-
meyiniz; inayet-i rabbaniye inşaallah imdadımıza yetişir.
Bu üç aydan beri aleyhimizde ihzar edilen bomba patla-
dı. Benim sobam ve Feyzi’lerin su bardağı ve Hüsrev’in
iki su bardaklarının verdikleri haber doğru çıktı. Fakat
dehşetli değil, hafif oldu. İnşaallah, o ateş tamamen sö-
necek. Bütün hücumları, şahsımı çürütmek ve nurun fü-
tuhatına bulantı vermektir. emirdağ’ındaki malûm mü-
nafıktan daha muzır ve gizli zındıkların elinde alet bir
adam ve bid’atkâr bir yarım hoca ile beraber, bütün kuv-
vetleriyle bize vurmaya çalıştıkları darbe, yirmiden bire
inmiş; inşaallah, o bir dahi, bizi mecruh ve yaralı etme-
yecek ve düşündükleri ve kastettikleri bizi birbirinden ve
nurlardan kaçırmak plânları dahi akim kalacak. Bu mü-
barek ayların hürmetine ve pek çok sevap kazandırma-
larına itimaden sabır ve tahammül içinde şükür ve tevek-
kül etmek ve
(2)
p
Qn
ón
µ
r
dG n
øp
e n
øp
en
G p
Qn
ón
?r
dÉp
H n
øn
e'
G r
øn
e
düsturuna
teslim olmak elzemdir, vazifemizdir.
Said Nursî
{{{
Şualar | 781 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
me’yus:
ye’se düşmüş, ümitsiz,
kederli.
muzır:
zararlı, zarar veren.
mübarek:
feyizli, bereketli.
münafık:
nifak sokan, ara bozucu;
kalbinde küfrü gizlediği hâlde Müs-
lüman görünen.
receb-i Şerif:
Kamerî ayların ye-
dincisi ve mübarek kutsal aylardan
üç ayların birincisi, Recep ayı.
ruhucân:
ruh ve can; ruh ve can-
la.
sabır:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
saniyen:
ikinci olarak.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; sevap.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah’ı hamd
etme.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karşı koyabilme,
katlanma.
tevekkül:
bir işi gerçekleşmesi
için gereken çalışmayı ve çabayı
gösterip sebeplere başvurduktan
sonra işi Allah’a bırakma.
vazife:
görev.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden, imansız,
münkir.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
aleyh:
karşı, karşıt.
aziz:
muhterem, saygın.
bid’atkâr:
dinde olmayanı dine
sokmaya çalışan, bid’atçı.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
düstur:
kanun, kural, esas,
prensip.
elzem:
daha (en, pek) lâzım,
lüzumlu, gerekli.
evvelâ:
birinci olarak, her şey-
den önce, ilk olarak.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
hücum:
saldırma.
hürmet:
riayet, ihtiram, saygı.
ihzar:
hazır etme, hazırlama.
imdat:
yardım.
inayet-i rabbanîye:
Allah’ın
inayeti; Cenab-ı Hakkın mah-
lûkatın terbiye, tedbir ve ida-
resinde onlara yapmış olduğu
lütuflar, himayeler, yardımlar.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
itimaden:
itimat ederek, da-
yanarak, güvenerek.
leyle-i regaip:
Regaip Gecesi,
Recep ayının ilk Cuma gecesi.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mecruh:
yaralanmış, cerh olun-
muş, yaralı.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Kadere iman eden, gamlardan kurtulur. (Hadis-i şerif: Ramzü’l-Ehadis, 1:193.)
1...,771,772,773,774,775,776,777,778,779,780 782,783,784,785,786,787,788,789,790,791,...1581
Powered by FlippingBook