harfle beraber eski harfle, denizli’de olduğu gibi gönde-
rilecek. Mümkün ise, beş nüsha makamata hazırlansın.
Çünkü müsadere edilen nurlar, eski harfle o makamata,
hususan diyanet riyaseti heyetine gönderilmiş; sonra bu-
raya gelmiş. Hem, vekilimiz Ahmed Bey’e haber veriniz
ki, müdafaayı makine ile yazdığı vakit, sıhhatine pek çok
dikkat etsin. Çünkü, ifadelerim başkasına benzemiyor. Bir
harfin ve bazen bir noktanın yanlışıyla, bir mesele deği-
şir, mana bozulur. Hem, buraya gelen iki makine, size
müsaade verilmezse geri gitsinler. Hem, telâş edip sıkıl-
mayınız, me’yus olmayınız,
(1)
G k
ô°r
ùo
j p
ô°r
ùo
©r
dG n
™n
e s
¿p
G
sırrıyla,
inayet-i İlâhiye inşaallah çabuk imdadımıza yetişir.
{{{
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
risale-i nur benim bedelime sizlerle görüşür, derse
müştak yeni kardeşlerimize güzelce ders verir.
Nurlarla
ya okumak ve okutmak veya yazmak suretindeki meşgu-
liyet
–tecrübelerle–
kalbe ferah, ruha rahat, rızka bere-
ket, vücuda sıhhat veriyor.
Şimdi, Hüsrev gibi nur
kahramanı size ihsan edildi. İnşaallah, bu medrese-i Yu-
sufiye dahi, Medresetüzzehra’nın bir mübarek dershane-
si olacak. Ben şimdiye kadar Hüsrev’i ehl-i dünyaya gös-
termiyordum, gizlerdim. Fakat, neşredilen mecmualar,
Şualar | 767 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
man’ın doğuda (Van) yapılmasını
idarecilere teklif ettiği, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte oku-
tulmasını düşündüğü üniversite.
mesele:
önemli konu.
meşguliyet:
meşgul olma, bir iş
yapma.
me’yus:
yeise düşmüş, ümitsiz,
kederli.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müdafaa:
savunma.
müsaade:
izin.
müsadere:
toplatma, elden alma.
müştak:
arzulu, fazla istekli, iştiyak
gösteren.
neşir:
kitap yazma, basma, çıkar-
ma; herkese duyurma, yayma.
nüsha:
birbirinin aynı olan suret-
lerin her biri.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
rızık:
Allah’ın lütuf ve ihsan ettiği
nimetler.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
sıhhat:
sahihlik, sözün yanlış ve
eksik olmaması.
sır:
gizli hakikat, bir şeyin dikkat
ve tecrübe ile anlaşılan en ince
yanı.
aziz:
muhterem, saygın.
bedel:
bir şeyin yerini tutan,
karşılık.
bereket:
bolluk, bereket, gür-
lük.
Diyanet riyaseti:
Diyanet İşleri
Başkanlığı.
ehl-i dünya:
dünyaya bağlı,
dünya adamı, ahireti düşün-
meyen.
ferah:
gönül açıklığı, sevinç,
sevinme.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, ko-
mite.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihsan:
bağışlama, ikram etme,
lütuf.
imdat:
yardım.
inayet-i İlâhiye:
Allah’ın yar-
dımı.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua.
kudsî:
mukaddes, yüce.
makamat:
makamlar.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.)
iftira, haksızlık ve zulüm ile
hapiste kalmasından kinaye
olarak, iman ve Kur’ân’a hiz-
metinden dolayı tevkif edilen-
lerin hapsedildiği yer mana-
sında, hapishane.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
1.
Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah Suresi: 6.)