Bin bârekâllah ethem, İbrahim’ler, Ali osman’lar ehl-i
medresenin yüzlerini ak ettiler, çekingenliklerini cesarete
çevirdiler.
San i yen
: Halisâne faaliyetlerinden ve heyecanların-
dan neş’et eden bu hâdiseden teessüf etmesinler. Çün-
kü, denizli hapsi netice itibarıyla, ihtiyatsız hareket eden-
leri tebrik ettirdi. zahmet pek az, faide-i maneviye pek
çok oldu. İnşaallah, bu üçüncü medrese-i Yusufiye, ikin-
ciden geri kalmayacak.
Sa l i sen
: Meşakkat derecesinde sevabın ziyadeleşme-
si cihetinde, bu şiddetli hâle şükretmeliyiz. Vazifemiz olan
hizmet-i imaniyeyi ihlâsla yapmaya çalışmalı, vazife-i İlâ-
hiye olan muvaffakıyet ve hayırlı neticeleri vermek cihe-
tine karışmamalıyız.
(1)
Én
go
õn
ªr
Mn
G p
Qƒo
eo
’r
G o
ôr
«n
N
deyip bu çileha-
nedeki sıkıntılara sabır içinde şükretmeliyiz. Amelimizin
makbuliyetine bir alâmet ve kudsî mücahedemizin imti-
hanında tam bir şahadetname almamıza bir emaredir bil-
meliyiz.
{{{
Baştamüdürolarakhapsinheyet-iidaresinesu-
retenehemmiyetsiz,fakatbenceçokehemmi-
yetlibirmaruzatımvar.
Yirmi iki sene tecrid-i mutlak içinde geçen hayatım ve
yetmiş beş yaşında vücudumun aşılara tahammülü yok-
tur. Hatta çok zaman evvel beni aşıladılar, yirmi sene
Şualar | 761 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
denemesi.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
itibar:
değer.
kudsî:
mukaddes, yüce.
makbuliyet:
makbullük, beğenil-
mişlik, geçerlilik.
maruzat:
arz edilenler, takdim
edilenler.
medrese-i Yusufiye:
Yusuf’un
medresesi, Hz. Yusuf’un (a.s.) iftira,
haksızlık ve zulüm ile hapiste kal-
masından kinaye olarak, iman ve
Kur’ân’a hizmetinden dolayı tevkif
edilenlerin hapsedildiği yer ma-
nasında, hapishane.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı, güçlük,
zorluk.
muvaffakıyet:
Allah’ın yardımıyla
başarılı olma, muvaffak olma, ba-
şarma.
mücahede:
savaşma, mücadele.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
sabır:
başa gelen üzücü olaylara,
belâ ve afetlere veya bir haksızlığa
katlanma, tahammül göstererek
Allah’a tevekkül edip sıkıntılara
göğüs germe.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; sevap.
sureten:
suret olarak, görünüş iti-
barıyla, şekilce, şekil olarak.
şahadetname:
belge, vesika, iyi
hâl kâğıdı.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah’ı hamd
etme.
tahammül:
zora dayanma, kötü
ve güç durumlara karşı koyabilme,
katlanma.
tecrid-i mutlak:
hiç kimse ile gö-
rüşememek, hücre hapsi.
teessüf:
üzülme, eseflenme, bir
şeyin tesirini hissetme, acı duy-
ma.
vazife:
görev.
vazife-i İlâhiye:
doğrudan doğruya
Allah’a ait olan iş ve vazife.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
ziyade:
Artma, çoğalma.
alâmet:
belirti, işaret, iz.
amel:
fiil, iş.
bârekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve bereketli olsun.
cesaret:
cesurluk, yiğitlik, yü-
reklilik.
cihet:
yön.
çilehane:
çile yeri, çile çekilen
yer.
ehemmiyetli:
önemli.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
ehl-i medrese:
medrese ehli,
medresede okuyanlar.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
evvel:
önce.
faide-i maneviye:
manevî fay-
da.
hâdise:
olay.
halisâne:
temiz kalplilikle, sa-
mimî bir şekilde, sırf Allah rı-
zasını gözeterek.
heyet-i idare:
idare heyeti,
yönetim kurulu.
hizmet-i imaniye:
imana ait
hizmet, iman ve Kur’ân haki-
katlerinin ikna edici ve ilmî
delillerle anlaşılmasına hizmet
etme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
başka bir karşılık beklemek-
sizin, sırf Allah rızası için yap-
ma.
ihtiyat:
geleceği düşünerek
tedbirli hareket etme.
imtihan:
deneme, sınama; Al-
lah’ın çeşitli şekillerde kullarını
1.
İşlerin en hayırlısı, en zor ve sıkıntılı olanıdır. (Hadis-i şerif: Keşfü’l-Hafâ, 1:155.)