Şualar - page 762

onun eseri olarak cerahat yapıyordu; müzmin bir zehir
hükmüne geçti. emirdağ’ında iki doktor ve arkadaşlarım
bunu biliyorlar. Hem, dört sene evvel denizli’de beni de
umum mahkûmlar içinde aşıladılar; hiçbirisine zarar ol-
madığı hâlde, beni yirmi gün hasta eyledi. Hıfz-ı İlâhî ile,
benim için tehlikeli olan hastahaneye gitmeye mecbur
edilmedim. kat’iyen vücudum aşıya gelmez. Hem, ma-
zeretim kuvvetlidir; hem, yetmiş beş yaşında gayet zayıf
olduğumdan, on yaşında bir çocuğa edilen aşıya ancak
tahammül ederim. Hem, madem daima tecrid-i mutlak
içindeyim, benim başkalarla temasım yok; hem bir ay ev-
vel iki doktoru vali emirdağ’ına gönderdi, beni tam mu-
ayene ettiler, hiçbir sari hastalık bulunmadığı; yalnız ga-
yet zaafiyetten ve tecrit ve ihtiyarlıktan ve kulunç hastalı-
ğından başka bir şey bulamadılar. elbette bu hâl, beni ka-
nunca aşılamaya mecbur etmez.
Hem, büyük bir ricam var: Beni hastahaneye sevk et-
meyiniz. Bütün hayatımda, hususan bu yirmi iki sene tec-
rid-i mutlak ömrümde tahammül edemediğim bir vaziye-
te, yani tanımadığım hasta bakıcıların hükmü altına mec-
bur etmeyiniz. gerçi bu sıralarda kabre girmeyi hoş gör-
meye başlamıştım. Fakat, insaniyetlerini gördüğüm bu
hapsin heyet-i idaresinin hatırları ve mahpusların teselli-
leri için şimdilik hapsi kabre tercih ettim.
{{{
cerahat:
iltihaplanma sonunda
meydana gelen ve deri altında
toplanan sıvı, irin.
evvel:
önce.
gayet:
son derece.
gerçi:
öyle ise de, her ne kadar.
heyet-i idare:
idare heyeti, yöne-
tim kurulu.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hükmüne:
yerine, değerine.
hüküm:
hâkimiyet, nüfuz, kuman-
da.
hıfz-ı İlâhî:
Allah’ın koruması.
insaniyet:
insanlık mahiyeti,
insan olma hâli, insana yakışır
davranış.
kabir:
mezar.
kanun:
yasa.
kat’iyen:
kat’î olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kulunç:
şiddetli ağrı veren bir
hastalık (özellikle omuz ağrı-
sı).
madem:
… -den dolayı, böyle
ise.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymiş, hükümlü.
mahpus:
hapsedilmiş olan,
mevkuf.
mazeret:
elde olmayarak mey-
dana gelmiş, makul sebep,
özür.
mecbur:
zorunlu olma, zorunda
kalma.
muayene:
doktorun hastayı
tıbbî bakımdan yoklaması, has-
talığını araştırma işi.
müzmin:
eskiyerek yerleşmiş
hastalık, süreklileşmiş, kronik.
rica:
dilek, istek.
sari:
sirayet eden, bulaşıcı, sal-
gın.
sevk:
gönderme.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karşı
koyabilme, katlanma.
tecrid-i mutlak:
hiç kimse ile
görüşememek, hücre hapsi.
tecrit:
bir kişinin başka bir in-
san veya nesneyle olan ilişkisini
kesme.
teselli:
avutma, acısını dindir-
me.
umum:
bütün.
vaziyet:
durum.
zaafiyet:
zayıflık.
zaif:
zayıf.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 762 | Şualar
1...,752,753,754,755,756,757,758,759,760,761 763,764,765,766,767,768,769,770,771,772,...1581
Powered by FlippingBook