Şualar - page 712

üç-dört hizmetçilerden başka kimse ile alâkadar olmayan
bir adam hakkında, ittihamnamede, “Bu said emirdağ’ın-
da gizli çalışmış, asayişe zarar vermek fikriyle orada bir
kısım halkları zehirlemiş. Yirmi adam da etrafta onu met-
hedip hususî mektuplar yazdıkları gösteriyor ki, o adam
inkılâp ve hükûmet aleyhinde gizli bir siyaset çeviriyor”
diyerek emsalsiz bir adavet ve ihanetlerle iki sene hapse
sokmak ve hapiste tecrid-i mutlakla ve mahkemede ko-
nuşturmamakla tazip edenler ne derece haktan ve ada-
letten ve insaftan uzak düştüklerini vicdanlarına havale
ediyorum.
Hiç mümkün müdür ki, böyle haddinden yüz derece zi-
yade teveccüh-i ammeye mazhar ve bir nutukla binler
adamı itaate getiren ve bir makaleyle binlerle insanları İt-
tihad-ı Muhammediye Cemiyetine iltihak ettiren ve Aya-
sofya Camiinde elli bin adama takdirle nutkunu dinletti-
ren bir adam, üç sene emirdağ’ında çalışsın, yalnız beş
on adamı kandırsın ve ahiret işini bırakıp siyaset entrika-
larıyla uğraşsın, yakın olduğu kabrine nurlar yerine lüzum-
suz zulmetler doldursun. Hiç kabil midir? elbette şeytan
dahi bunu kimseye kabul ettiremez.
Dördüncüsü
: Şapka giymediğimi mahkûmiyetime
ehemmiyetli bir sebep göstermeleridir. Beni konuştur-
madılar. Yoksa beni cezalandırmaya çalışanlara diyecek-
tim ki:
üç ay kastamonu’da polisler ve komiser karakolunda
misafir kaldım. Hiçbir vakit bana demediler, “Şapkayı
adavet:
düşmanlık, husumet.
ahiret:
dünya hayatından sonra
başlayıp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
alâkadar:
ilgili, ilişki.
aleyh:
ona karşı, onun üzerine.
asayiş:
emniyet, kanun ve nizam
hâkimiyetin sağlanması.
cemiyet:
topluluk, birlik.
ehemmiyetli:
önemli.
emsalsiz:
benzersiz.
entrika:
bir çıkar sağlamak veya
birine zarar vermek maksadıyla
hazırlanan düzen, hile.
hâk:
doğruluk, gerçek, hakikat.
havale:
bir şeyi başkasının üstüne
bırakma.
hususî:
özel.
ihanet:
hainlik, kötülük etme.
iltihak:
karışma, katılma.
inkılâp:
değişme, dönüşme.
itaat:
söz dinleme, boyun
eğme, emre uygun hareket
etme.
İttihad-ı Muhammediye Ce-
miyeti:
Süheyl Paşa, Mehmed
Sadık, Ferik Rıza Paşa, Derviş
Vahdeti ve arkadaşları tara-
fından İstanbul’da 5 Nisan 1909
tarihinde kurulan bir cemiyet.
ittihamname:
suçlama mek-
tubu.
kabil:
mümkün, ihtimal dai-
resinde.
mahkûmiyet:
hüküm giyme,
hükümlülük.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
medih:
övme.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nutuk:
bir topluluğa karşı ko-
nuşma, ikna maksadıyla bir
topluluk önünde yapılan ko-
nuşma, hitap, söylev.
nutuk:
söz, konuşma, hitap.
takdir:
kıymet verme, beğen-
me.
tazip:
azap çektirme, eziyet
etme, sıkıntı verme.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle
görüşememek, tam bir yalnız-
lık.
teveccüh-i amme:
genel te-
veccüh, umumun, herkesin,
halkın yönelişi.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi
kötüden ayırabilen ve iyilik
etmekten lezzet duyan ve kö-
tülükten elem alan manevî bir
his.
ziyade:
çok, fazla.
zulmet:
karanlık.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 712 | Şualar
1...,702,703,704,705,706,707,708,709,710,711 713,714,715,716,717,718,719,720,721,722,...1581
Powered by FlippingBook