İki Mekteb-i Musibet Şahadetnamesi
namındaki mat-
bu, eski müdafaatımı görenlerin tasdikiyle, otuz Bir
Mart Hâdisesinde, bir nutukla isyan etmiş sekiz taburu
itaate getiren ve bir zaman gazetelerin yazdıkları gibi, İs-
tiklâl Harbinde
Hutuvat-ı Sitte
namında bir makale ile İs-
tanbul’daki efkâr-ı ulemayı İngiliz aleyhine çevirip hare-
kât-ı milliye lehinde ehemmiyetli hizmet eden ve Ayasof-
ya’da binler adama nutkunu dinlettiren ve Ankara’daki
Meclis-i Mebusanın şiddetli alkışlamasıyla karşılanan ve
yüz elli bin banknot yüz altmış üç mebusun imzasıyla
medrese ve dârülfünununa tahsisatı kabul ettiren ve re-
isicumhurun hiddetine karşı divan-ı riyasette kemal-i me-
tanetle, fütur getirmeyerek mukabele edip namaza davet
eden ve dârülhikmeti’l-İslâmiyede Hükûmet-i İttihadiye-
nin ittifakıyla hikmet-i İslâmiyeyi Avrupa hükemasına te-
sirli bir surette kabul ettirmek vazifesine lâyık görünen ve
cephe-i harbde yazdığı ve şimdi müsadere edilen
İşara-
tü’l-İ’caz
, o zamanın başkumandanı olan enver paşaya o
derece kıymettar görünmüş ki, kimseye yapmadığı bir
hürmetle istikbaline koştuğu o yadigâr-ı harbin hayrına,
şerefine hissedar olmak fikriyle,
İşaratü’l-İ’caz’
ın tab’ı
için kâğıdını vererek, müellifinin harbdeki mücahedatı
takdirkârâne yâd edilen bir adam, böyle adî bir beygir
hırsızı veyahut kız kaçırıcı ve bir yankesici gibi en aşağı
bir cinayetle kendini bulaştırıp izzet-i ilmiyesini ve kudsi-
yet-i hizmetini ve kıymettar binler dostlarını rezil edip
sukut edemez ki, siz onu bir senelik cezayla mahkûm
edip adî bir keçi, koyun hırsızı gibi muamele edesiniz…
Şualar | 721 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
etme.
ittifak:
birleşme, fikir birliği etme.
izzet-i ilmiye:
ilmin izzeti, ilmin
gerektirdiği ağırbaşlılık.
kemal-i metanet:
tam ve mü-
kemmel bir dayanıklık.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kudsiyet-i hizmet:
hizmetin kud-
siyeti, yüceliği.
leh:
onun tarafına, ondan yana,
birinin faydası için yapılan hare-
ket.
mahkûm:
bir mahkemece hüküm
giymiş, hükümlü.
matbu:
tab edilmiş, basılmış.
mebus:
milletvekili.
Meclis-i Mebusan:
Millet Meclisi.
medrese:
eski dönemde ders oku-
tulan düzenli öğretim kuruluşu.
muamele:
davranma, davranış.
mukabele:
karşılık verme, karşı-
lama.
mücahedat:
mücahedeler, savaş-
malar.
müdafaat:
müdafaalar, savunma-
lar.
müellif:
eser telif eden, yazan.
müsadere:
toplatma, elden alma.
nam:
ad.
nutuk:
bir topluluğa karşı konuş-
ma, ikna maksadıyla bir topluluk
önünde yapılan konuşma, hitap,
söylev.
reisicumhur:
M. Kemal.
rezil:
alçak, bayağı, adî.
suret:
biçim, şekil, tarz.
sükût:
değerden düşme, değerini
yitirme; susma.
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
tab:
kitap basma.
tabur:
düzgün sıralar hâlinde di-
zilmiş askerî birlik.
tahsisat:
bir kimse ve daire için
ayrılmış para, ödenek.
takdirkârâne:
takdir edene yakışır
şekilde, takdir ederek.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
vazife:
görev.
yâd:
anma.
yadigâr-ı harb:
harb yadigârı, savaş
hatırası.
adî:
basit, bayağı, sıradan.
aleyh:
ona karşı, onun üzeri-
ne.
başkumandan:
savaşta bir
devletin bütün kara, deniz ve
hava kuvvetlerini yöneten bü-
yük komutan, başkomutan,
serdar.
beygir:
at, yük taşımak için
kullanılan at, iğdiş edilmiş at.
cephe-i harb:
harb cephesi,
muharebe bölgesi.
cinayet:
cana kıyma, katl veya
bu derecede ağır bir suç.
dârülfünun:
üniversite.
Dârülhikmeti’l-İslâmiye:
1918-
1922 yılları arasında büyük
hizmetler yapmış olan İslâm
akademisi veya Yüksek İslâm
Şûrası manasındaki dinî mü-
essese.
divan-ı riyaset:
reislik, baş-
kanlık makamı.
efkâr-ı ulema:
âlimlerin gö-
rüşleri, âlimlerin fikirleri.
ehemmiyetli:
önemli.
fütur:
zayıflık, gevşeklik, usanç.
hâdise:
olay.
harb:
savaş.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hikmet-i İslâmiye:
İslâmî kai-
delerin hikmeti.
hissedar:
hisse sahibi, hissesi
olan.
hükema:
filozoflar.
hükûmet-i ittihadiye:
İttihat
ve Terakki hükümeti.
hürmet:
saygı.
istikbal:
gelecek.
istiklâl:
bağımsızlık.
isyan:
her hangi bir amaçla
devlete ait kuvvetlere veya
hükümete karşı gelme.
itaat:
söz dinleme, boyun
eğme, emre uygun hareket