Şualar - page 726

kat’î hakikati de eskişehir, Isparta, denizli ve Afyon
Mahkemelerinin yaptığı uzun tahkikat ve gayet ince tet-
kikat teyit etmiştir. Bu itibarla, yirmi aydan fazladır Af-
yon Mahkemesinde mevkuf tutulan ve Mahkeme-i tem-
yizce hiçbir eserde suç mevzuu teşkil edecek en küçük
bir nokta bile gösterilmeyen ve yüz binlerle kimselerin
imanını kurtaran ve okuyanların ve ehl-i ilmin ve âlem-i
İslâm’ın takdir ve tahsinine mazhar olan kitaplarımızın
umumunu iade etmeleri hususunda alâka ve yardımınızı
istiyoruz.
Afyon Mahkemesindeki kitapların kısm-ı Azamı evvel-
ce tahliye olunan arkadaşlarımızdan alınmış olup, onlar
da “kitaplarımızı, sahibi olan üstadımıza verdik. ona tes-
lim olunsun” diyerek bana havale etmişlerdir. Bilhassa yal-
dızlı ve tevafuk mu’cizesiyle yazılan kur’ân’ımızı manasız
iki senedir müsadere olunan kitaplar içinde, mahkemede
bırakmışlar. Her şeyden evvel denizli ve Ankara Mahke-
melerinin bize iade ettikleri o kitaplarımızı ve kur’ân’ımı-
zı çabuk bize iade etmelerini bekliyoruz.
Said Nursî
@
alâka:
ilgi, ilişki, yakınlık.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
bilhassa:
özellikle.
ehl-i ilim:
ilim sahipleri, ilim adam-
ları.
evvel:
önce.
evvelce:
daha önce.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
havale:
bir şeyi başkasının üstüne
bırakma.
iade:
geri verme.
iman:
inanç, itikat.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddüde
mahal bırakmayan.
kısm-ı azam:
büyük kısım, ek-
seriyet, çoğunluk.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
tabiatı, niteliği.
mahkeme-i temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
larının yolunda verilip veril-
mediğini tetkik etmekle görevli
makam, yargıtay.
mazhar:
nail olma, şereflen-
me.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
mevzu:
konu.
mu’cize:
benzerini yapmaktan
insanların âciz kaldığı şey.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
ruh:
hayat ve canlılık veren
şey.
tahkikat:
araştırmalar, soruş-
turmalar.
tahliye:
tutukluyu serbest bı-
rakma.
tahsin:
beğenme, güzel bul-
ma.
takdir:
kıymet verme, beğen-
me.
telif:
eser yazma.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
tetkikat:
araştırmalar, incele-
meler.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içerisin-
de birbirine denk gelme.
teyit:
kuvvetlendirme, sağ-
lamlaştırma; doğru çıkarma.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete
ait.
umum:
bütün, hepsi.
yaldız:
eşyaya altın ve gümüş
görüntüsü vermek için yapılan
süs.
zahir:
açık, aşikâr.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 726 | Şualar
1...,716,717,718,719,720,721,722,723,724,725 727,728,729,730,731,732,733,734,735,736,...1581
Powered by FlippingBook