Şualar - page 735

Benimle temas edenler beni bilirler ki, şahsıma karşı hür-
met istemiyorum, belki nefret ediyorum. Hatta kıymettar
mühim bir dostumu, fazla hürmeti için belki elli defa tek-
dir etmişim.
eğer beni çürütmek ve efkâr-ı ammeden düşürtmek,
ıskat ettirmekten muratları, tercümanlık ettiğim hakaik-ı
imaniye ve kur’âniyeye ait ise, beyhudedir. zira kur’ân
yıldızlarına perde çekilmez. gözünü kapayan yalnız ken-
di görmez; başkasına gece yapamaz.
DörDÜNCÜ NoKTa
evhamlı bir kaç sualin cevabıdır.
Birincisi
: ehl-i dünya bana der: “
Ne ile yaşıyorsun?
Çalışmadan nasıl geçiniyorsun? Memleketimizde tem-
belce oturanları ve başkasının sa’yi ile geçinenleri istemi-
yoruz
.”
E l cevap
: Ben iktisat ve bereketle yaşıyorum. rez-
zak’ımdan başka kimsenin minnetini almıyorum ve alma-
maya da karar vermişim. evet, günde yüz para, belki kırk
para ile yaşayan bir adam, başkasının minnetini almaz.
Şu meselenin izahını hiç arzu etmiyordum. Belki bir
gururu ve bir enaniyeti ihsas eder fikriyle, beyan etmek
bana pek nahoştur. Fakat, madem ehl-i dünya evhamlı
bir surette soruyorlar; ben de derim ki:
küçüklüğümden beri halkların malını kabul etmemek
(velev zekât dahi olsa), hem maaşı kabul etmemek (yal-
nız bir iki sene dârülhikmeti’l-İslâmiyede dostlarımın
Şualar | 735 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz, şekil.
tekdir:
uyarma, ikaz, azarlama.
temas etmek:
ilişkide ve iletişimde
bulunmak.
tercüman:
tercüme eden; birisinin
veya bir şeyin maksadını anlat-
maya bir hâli veya bir şeyi ifadeye
vasıta olan.
velev:
hatta, ola ki.
zekât:
Allah için malın belli bir
kısmının her yıl zekât verilebilecek
kimselere dağıtılması, İslâmın bir
şartı.
arzu:
istek, heves.
bereket:
Allah’tan gelen bol-
luk.
beyan:
anlatma, açıklama.
beyhude:
boşu boşuna.
Dârülhikmeti’l-İslâmiye:
1918-
1922 yılları arasında şeyhülis-
lâmlığa bağlı olarak faaliyet
gösteren, Bediüzzaman Said
Nursî’nin de görev yaptığı İslam
Akademisi hüviyetinde ilmi bir
kuruluş.
efkâr-ı amme:
umuma ait dü-
şünce, kamuoyu.
ehl-i dünya:
sadece dünya
hayatı için yaşayan, ahireti dü-
şünmeyen.
enaniyet:
kendini beğenme,
benlik, gurur.
evham:
vehimler, kuşkular,
kuruntular.
gurur:
kibir, kendini yüksek
ve değerli tutma hissi.
hakaik-ı imaniye ve Kur’âni-
ye:
iman ve Kur’ân hakikatle-
ri.
hürmet:
riayet, ihtiram.
ıskat:
düşürme.
ihsas:
hissettirme.
iktisat:
tutumluluk, tasarruf.
izah:
açıklama.
kıymettar:
değerli, kıymetli.
memleket:
vatan.
mesele:
ehemmiyetli konu.
minnet:
lütuf, bağış.
murat:
maksat, ulaşılmak is-
tenen şey, kastedilen, istenen.
mühim:
önemli.
nahoş:
hoşa gitmeyen, hoş ol-
mayan.
perde:
örtü.
rezzak:
bütün yaratılmışların
rızkını veren ve ihtiyaçlarını
karşılayan Allah.
sa’y:
çalışma.
1...,725,726,727,728,729,730,731,732,733,734 736,737,738,739,740,741,742,743,744,745,...1581
Powered by FlippingBook