kararı verildiği gibi, denizli Mahkemesinde de beraat et-
tiklerini, artık bir daha aynı suçtan dolayı muhakeme edil-
melerinin doğru olmadığını, kendisinin ve gerekse nur
Şakirtlerinin şimdiye kadar asayişi bozacak hareketlerde
bulunmadıklarını, Beşinci Şuada isim tasrih etmemesine
ve maksadının sadece ihbardan ibaret olmasına göre bun-
ların da bir suç teşkil etmeyeceğini ileri sürerek savun-
muştur.
Bu numunelere daha kıyas edilsin.
Said Nursî
@
TEMYiZMahKEMESiriYaSETiNE
AfyonMahkemesindenhakkımızdasâdırolanhaksız
hükmüntemyizenbozulmasıüzerineyapılanduruş-
mamızdabeniyinekonuşturmadılar.Hakkımızda
üçüncübirşiddetliiddianameyibizedinlettirdiler.
Hemyanımakimseyibırakmadılarki,gelsin,yazıyla
banayardımetsin.Yazımnoksanolmaklaberaber,
hastahâlimleberaberyazdığımbuşekvamı,buza-
mandahakkımdaikidefatamadaletedenmakamı-
nızabirlâyiha-itemyizimolaraktakdimediyorum.
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ñ° o
S /
¬p
ª°r
SÉp
H
Haşirdeki mahkeme-i kübraya bir arzuhâldir. Ve
dergâh-ı İlâhiyeye bir şekvadır. Ve bu zamanda mahke-
me-i temyiz ve istikbaldeki nesl-i ati ve dârülfünunların
Şualar | 705 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
huzurunda hesaba çekileceği mah-
keme.
mahkeme-i temyiz:
temyiz mah-
kemesi, mahkeme kararlarının yo-
lunda verilip verilmediğini tetkik
etmekle görevli makam, yargıtay.
makam:
yer, mevki.
maksat:
gaye.
muhakeme:
akıl yürütüp doğru
netice elde edebilme, tartma, de-
ğerlendirme, yargılama.
nesl-i ati:
gelecek nesil.
numune:
örnek.
riyaset:
reislik, başkanlık.
sadır:
çıkan, meydana gelen, zuhur
eden.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şekva:
şikâyet.
takdim:
arz etme, sunma.
tasrih:
açık açık söyleme, açıktan
açığa bildirme, açıkça anlatma.
temyiz:
bir davanın kararının bir
üst mahkeme tarafından tekrar
incelenmesi.
temyizen:
temyiz suretiyle, temyiz
yoluyla.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilmesi,
düzenli ve dengeli oluş.
arzuhâl:
hâlin bildirilmesi, ne
hâlde bulunduğunu bildirme;
dilekçe.
asayiş:
emniyet, kanun ve ni-
zam hâkimiyetin sağlanması.
beraat:
temize çıkma; bir da-
vanın neticesinde suçsuz ol-
duğu anlaşılma.
dârülfünun:
üniversite.
dergâh-ı İlâhiye:
Cenab-ı Hak-
kın dergâhı, kapısı, katı.
haşir:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanmaları,
Allah’ın ölüleri diriltip mahşere
çıkarması.
hüküm:
verilen karar.
ibaret:
meydana gelen, olu-
şan.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
ihbar:
haber verme, bildirme.
istikbal:
gelecek.
kıyas:
karşılaştırma, bir şeyi
başka bir şeye benzeterek hü-
küm verme.
lâyiha-i temyiz:
temyiz yazısı,
yargıtaya yazılan yazı.
mahkeme-i kübra:
en büyük
mahkeme, öldükten sonra bü-
tün insanların diriltilerek Allah
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.