ekserîsini halleden esma-i Hüsnadan nur ism-i nuranîsi-
dir. Hem kur’ân’a şiddet-i şevk ve inhisar-ı hizmetim için
hususî imamım osman-ı zinnureyn’dir (
rA
).
xx
[Hücumat-ıSitteveZeyli,hemyirmiseneevvel,
hemşiddetlivezalimânebirtecavüzekarşı,hem
gayetmahrem,hemmahkemelerigörmüş,hem
hiddetzamanındayazılmış,hemikinciharb-i
umumîzamanı,ohiddetihaklıgöstermişken;
şimdiyazılmışgibisuçsayıpmüsadereetmek,
adalettençokuzaktır.]
“Hücumat-ı sittenin zeyli” başlıklı yazı, “İstikbalde ge-
lecek nefret ve tahkirden sakınmak için şu mahrem zeyil
yazılmıştır. Yani, ‘tuh o asrın gayretsiz adamlarına!’ de-
nildiği zaman, yüzümüze tükürükleri gelmemek veyahut
silmek için yazılmıştır. Avrupa’nın insaniyetperver mas-
kesi altındaki vahşî reislerinin sağır kulakları çınlasın ve
bu vicdansız gaddarları bize musallat eden o zalimlerin
görmeyen gözlerine sokulsun! Bu asırda yüz bin cihette
‘Yaşasın cehennem!’ dedirten mim’siz medeniyetperest-
lerin başlarına vurulmak için yazılmış bir arzuhâldir” yazı-
sıyla başlıyor.
“Bu yakınlarda ehl-i ilhadın perde altında tecavüzleri
gayet çirkin bir suret aldığından, çok bîçare ehl-i imana
ettikleri zalimâne ve dinsizcesine tecavüz nev’inden, hu-
susî ve gayriresmî, kendim tamir ettiğim bir mabedimde
bana ve hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetime ve
Şualar | 693 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
maske:
bir şeyin asıl mahiyetini
gizlemek maksadıyla ortaya ko-
nulan aldatıcı görünüş.
medeniyetperest:
medeniyete
bağlı, medeniyet düşkünü.
musallat:
çok fazla rahatsız eden,
fazlasıyla üzerine giden ve sata-
şan.
müsadere:
toplatma, elden alma.
nevi:
çeşit, tür.
reis:
başkan.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şiddet-i şevk:
şevkin şiddeti; aşırı
arzunun daha da şiddetlisi.
tahkir:
hakaret etme, küçük gör-
me, şeref ve haysiyetini incitme.
tecavüz:
saldırma, sınırını aşma.
vahşî:
ürkütücü, korkutucu.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi kö-
tüden ayırabilen ve iyilik etmekten
lezzet duyan ve kötülükten elem
alan manevî bir his.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan.
zalimâne:
zalimce, zulmedercesi-
ne.
zalimâne:
zulmedercesine, zalim-
ce.
zeyil:
ek, bir eserin devamı olarak
yazılan kısım.
arzuhâl:
hâlin bildirilmesi, ne
hâlde bulunduğunu bildirme;
dilekçe.
asır:
yüzyıl.
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
ehl-i ilhad:
ilhad ehli, doğru
meslek ve dinden, hak yolun-
dan çıkıp batıl yola sapan
imansızlar, dinsizler.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
ekserî:
çoğu kısmı.
Esma-i Hüsna:
Allah’ın adları,
Allah’ın doksan dokuz güzel
ismi.
evvel:
önce.
gaddar:
çok fazla zulüm ve
haksızlık eden.
gayet:
son derece.
gayriresmî:
resmî olmayan.
hall:
çözme, karışık bir mese-
leyi şüphe edilmeyecek dere-
cede açıklama.
harb-i umumî:
genel harb,
dünya savaşı.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hususî:
özel.
inhisar-ı hizmet:
yalnızca ona
hizmet etmek.
insaniyetperver:
insanlığı se-
ven.
ism-i nuranî:
nurlu isim.
istikbal:
gelecek zaman.
mabet:
ibadet edilen yer; mes-
cit, cami gibi ibadet yeri.