Şualar - page 681

hiç ehemmiyet vermeyen ve bu hâlini mahkemelerdeki
bütün dostlarını şahit göstererek dava edip bir cihette is-
pat eden ve imanın cüz’î bir hakikatine ve kur’ân’ın bir
kudsî nüktesine dünya saltanatından ziyade ehemmiyet
verip bütün hayatını öyle hakikatlere sarf eden ve dünya
ahvalini ahiret işlerine tercih edenleri divaneler telâkki
eden o münzevi adamı, siyaset-i dünyeviye ile ve gizli ent-
rikalarla ittiham etmek ne kadar çirkin ve zalimâne bir
yanlış olduğunu, ceza verdirenlerin ve
Posta
gazetesine
ihbar edenlerin vicdanlarına havale ediyorum.
temyiz Mahkemesine, temyiz lâyihası olarak iddiana-
meye karşı büyük itiraznamemi takdim ediyorum.
Afyon Cezaevinde on bir ay
tecrid-i mutlakta azap çeken
Said Nursî
@
Şualar | 681 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
sarf:
harcama.
siyaset-i dünyeviye:
dünyaya ait
olan siyaset, dünya siyaseti.
takdim:
arz etme, sunma.
tecrid-i mutlak:
hiç kimse ile gö-
rüşememek, hücre hapsi.
telâkki:
anlama, kabul etme.
temyiz:
bir davanın kararının bir
üst mahkeme tarafından tekrar
incelenmesi.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi kö-
tüden ayırabilen ve iyilik etmekten
lezeet duyan ve kötülükten elem
alan manevî bir his.
zalimâne:
zalimce, zulmedercesi-
ne.
ziyade:
çok, fazla.
ahiret:
dünya hayatından son-
ra başlayıp ebediyen devam
edecek olan ikinci hayat.
ahval:
hâller, durumlar.
azap:
ceza, büyük sıkıntı, şid-
detli acı.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
dava:
iddia.
divane:
deli, aklı başında ol-
mayan.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
entrika:
bir çıkar sağlamak
veya birine zarar vermek mak-
sadıyla hazırlanan düzen, hile.
hakikat:
gerçek, esas.
havale:
bir şeyi başkasının üs-
tüne bırakma.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
ihbar:
ele vermek, yakalatmak,
suç üstü yaptırmak maksadıyla
gizlice bildirme.
iman:
inanma, itikat.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
ittiham:
suç altında bulunma,
töhmetli olma, töhmet altında
olma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
lâyiha:
düşünülen bir şeyin
yazı hâline getirilmesi, müta-
lâaname.
münzevi:
inzivaya çekilen, kö-
şeye çekilmiş, yalnız.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
saltanat:
sultanlık, padişahlık,
hükümdarlık.
1...,671,672,673,674,675,676,677,678,679,680 682,683,684,685,686,687,688,689,690,691,...1581
Powered by FlippingBook