Şualar - page 672

görse de, yine tevile çalışır, onu tekfir etmez. Her
vakit hüsnüzan ile hareket ettiği hâlde, ona bu itti-
hamı yapan, elbette kendisi o ittiham ile tam müt-
tehemdir.
Hem gizli düşmanı ve ifsat komitesi yok demesi
öyle bir yalandır ki, komünist ve mason ve taşnak
gibi çok komiteler lisan-ı hâl ile, “Bu iftiradır; biz
meydandayız” derler. Ve otuz seneden beri emsal-
siz bir tarzda said’in başına gelen elîm hâdiseler,
hususan bu on ay tecrid-i mutlak ve said’in her şe-
yi bırakıp bütün kuvvetiyle kur’ân için o mütecaviz
din düşmanlarına karşı yüz nur risaleleriyle galibâ-
ne çalışması, o yalan davayı yüz hüccetle tekzip
eder.
Hem iddiacının “onu zehirleyen olmamış” deme-
si, öyle bir hatadır ki, o daima said ile bulunmak
ve sergüzeşte-i hayatına tamamen muttali olmakla
ancak o menfi hükmünü ispat ve yirmi sene koltu-
ğum altında işleyen ve görenler hayret eden ve aşı-
lamakla olan zehir çıbanı ve yanımda bulunan dost-
ların görerek şahadetleriyle hem kastamonu’da,
hem denizli hapsinde, hem emirdağ’ındaki tesem-
mümlerimi inkâr etmekle o hatasını tamir edebilir.
Hata 86:
İddiacı der: zelzele gibi bazı hâdiseler, nurlara
hücum zamanında gelmeleri nur’un kerametidir ki,
zemin hiddet eder. İşte said’in bu fiili zemine ver-
mesi dine muhaliftir.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
elîm:
şiddetli, çok dert ve keder
veren.
emsalsiz:
benzersiz.
fiil:
iş, hareket.
galibâne:
galip gelmiş gibi, galip
sıfatıyla.
hâdise:
olay.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
hüccet:
delil.
hücum:
saldırma.
hüküm:
karar, emir.
hüsnüzan:
bir kimsenin veya bir
hâdisenin iyiliği hakkındaki vicdanî
ve iyi kanaat.
hususan:
bilhassa, özellikle.
iddia:
davaya kalkışma, dava etme.
ifsat:
fesada uğratma, bozma, ka-
rışıklık çıkarma.
iftira:
aslı olmadan birine suç yük-
leme, olmayan bir suçu başkasına
yükleme.
inkâr:
reddetme, inanmama, kabul
ve tasdik etmeme.
ispat:
doğruyu delillerle göster-
me.
ittiham:
suç altında bulunma, töh-
metli olma, töhmet altında olma.
keramet:
ermişçesine yapılan iş,
hareket veya söylenen söz, fikir.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmış gizli cemiyet.
komünist:
bütün malların or-
taklaşa kullanıldığı ve özel mül-
kiyetin olmadığı iddiasında bu-
lunan düzen in mensubu olan
kimse.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
mason:
dünyevî maksatlarla
kurulmuş, sıkı bir dayanışmayı
esas alan komiteci teşkilâtın
mensubu.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
mütecaviz:
saldırgan, belli sı-
nırını aşan.
muttali:
bir işten haberli, haber
almış, öğrenmiş, bilgili, haber-
dar.
müttehem:
itham olunan, suç-
lanan.
şahadet:
şahit olma, şahitlik,
tanıklık.
sarih:
açık, aşikâr.
sergüzeşt-i hayat:
hayat ma-
cerası, hayat hikâyesi.
tamir:
yapılan hatayı düzelt-
me.
tarz:
biçim, şekil, suret.
Taşnak:
bir Ermeni komitesi.
tecrîd-î mutlak:
hiç kimse ile
görüşememek, hücre hapsi.
tekfir:
birini küfürle suçlama,
bir kimseyi yaptığı bir işten
veya bir sözden dolayı kâfir
sayma.
tekzip:
yalanlama, yalan ol-
duğunu söyleme.
tesemmüm:
zehirlenme.
tevil:
yorumlama, yorum.
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem.
zemin:
yeryüzü.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 672 | Şualar
1...,662,663,664,665,666,667,668,669,670,671 673,674,675,676,677,678,679,680,681,682,...1581
Powered by FlippingBook