Cevap:
üç mahkeme gizli cemiyet noktasında beraat ver-
mesi ve beş-on vilâyetin zabıtaları hiç ilişmemesi ve
itiraznamemde reddine dair yüz hüccet gösterilme-
siyle beraber böyle on beş sahifede on beş defa tek-
rarı on vecihte hatadır.
Hata 81:
Beşinci Şuaın tevilleri yanlıştır
.
Cevap:
Bunun ve sair bütün tenkit ve itirazlarının cevap-
ları itiraznamemin ahirinde kat’î bir surette zikre-
dilmesinden kısa kesiyoruz.
* * *
haTa-SavaBCETvELiNiNZEYLidir
Hata 82:
gizli cemiyeti var. Ve emirdağ’ında onunla
meşgul olmuş.
Cevap:
Bu ittihamı hiçbir cihetle ispat edilemeyeceğine
ve iftira olduğuna kat’î delili; şiddetli tarassut ve
tam bir inziva ve dünya hâdisatına hiç kulak ver-
meyecek derecede bir tecerrüt ve ihtiyarlık ve za-
afiyet ve hastalık içinde bulunmasıdır. Haftada yal-
nız bir tek mektup, bir tek yere göndermekten
başka hiç muhabere etmeyen ve telifi dahi bırakan
ve serbestiyet verildiği hâlde, hadsiz dostları ve
onu dinleyecek hemşehrileri bulunan memleketine
gitmeyen ve hizmeti için bir-iki terzi çırağından
başka kimseyi istemeyen ve ziyaret için gelenler-
den kırktan birisini birkaç dakikadan ziyade yanın-
da durdurmayan bir garip ve kabir kapısında ve
ahir:
son.
beraat:
temize çıkma; bir davanın
neticesinde suçsuz olduğu anla-
şılma.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cetvel:
çizelge, liste.
cihet:
yön.
dair:
alâkalı, ilgili.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
garip:
kimsesiz, zavallı.
hâdisat:
hâdiseler, olaylar.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hemşehri:
aynı şehirli, aynı mem-
leketli.
hüccet:
delil.
iftira:
aslı olmadan birine suç yük-
leme, olmayan bir suçu başkasına
yükleme.
inziva:
bir köşeye çekilme,
tek başına yaşama, dünya iş-
lerinden vazgeçme, dünyadan
el-etek çekme.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
itiraz:
kabul etmediğini be-
lirtme, karşı çıkma.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
ittiham:
suç altında bulunma,
töhmetli olma, töhmet altında
olma.
kabir:
mezar.
kat’î:
kesin, şüpheye ve te-
reddüde mahal bırakmayan.
memleket:
bir insanın doğup
büyüdüğü yer.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgi-
lenen.
muhabere:
haberleşme.
red:
kabul etmeme.
sahife:
sayfa.
sair:
diğer, başka, öteki.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sevap:
hayır, doğru olan şey.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tarassut:
gözetme, göz altında
tutma.
tecerrüt:
Her şeyden boş olma,
her şeyden uzak olma.
telif:
eser yazma.
tenkit:
eleştirme.
tevil:
yorumlama, yorum.
vecih:
cihet, yön.
vilâyet:
il.
zaafiyet:
zayıflık.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.
zeyil:
ek, ilâve.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
ziyade:
çok, fazla.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 670 | Şualar