Fakat bir zaman gizledik. sonra, şahsımın aleyhinde
pek şiddetli propaganda ve eşedd-i zulüm ve eşedd-i is-
tibdat başlamasıyla nurlara muhtaç ve müştaklar çekin-
meye başlamamak için, has kardeşlerime gösterdim; on-
lara çok fayda verdiği için bir derece izhar ettik.
Yirmi iki sene eşedd-i zulme hedef olduğumun ve hu-
kuk-ı medeniyeden ıskat edildiğimin tek bir numunesi şu-
dur ki: on bir ay tecrid-i mutlakta hizmetçilerim ve has
kardeşlerim bana temas etmemek için şiddetle yasak edi-
lip aleyhimizde müddeiumumî altmış sayfa ve mahkeme
elli bir sayfa iddianame ve kararname yazdıkları hâlde,
çok rica ettiğimizle beraber yalnız iki günde üç dört saat-
ten başka izin vermediler. Ben yeni hurufu bilmediğim-
den çok yalvardım ki, “Benim dilimi bilecek ve bana ka-
rarnameyi ve iddianameyi okuyacak ve benim itirazna-
memi yazacak bir talebemin yanıma gelmesine izin veri-
niz.” İzin vermediler. Hatta dört saat yüz yanlışını ispat
ettiğimiz iddianameyi ve birkaç ay sonra, daha garazkâ-
râne, bin dereden su toplamak ve yanlış mana vermekle
aleyhimizde pek şiddetli ikinci bir iddianameyi bize din-
lettirdikleri hâlde, çok yalvardım ki, “üç sahifecik muka-
belemi okumaya müsaade ediniz.” İzin vermediler.
Medar-ı hayrettir ki, beni konuştursaydılar, nurun dün-
yaya baktığı nadir bazı cümlelerini lehimde söyleyecektim.
kararnamede aynı cümleleri, yanlış mana vererek
Şualar | 679 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
mek amacını güden ve çeşitli va-
sıtalarla yapılan faaliyet.
sahife:
sayfa.
talebe:
öğrenci.
tecrid-i mutlak:
hiç kimseyle gö-
rüşememek, tam bir yalnızlık.
aleyh:
karşı, karşıt.
eşedd-i istibdat:
zorbalığın en
çetini, kanunsuz, keyfî idarenin
en şiddetlisi.
eşedd-i zulüm:
zulmün en şid-
detlisi.
garazkârâne:
garez ve düş-
manlığa kapılarak, garazkâr-
lıkla, düşmancasına.
hukuk-i medeniye:
medenî
hukuk, temel hak ve hürri-
yetler.
huruf:
harfler.
iddianame:
iddia yazısı, sav-
cının bir dava konusundaki id-
dialarını toplamış olduğu, isnat
ettiği suç ve delilleri de içine
alan yazısı.
iskât:
susturma; düşürme, hü-
kümsüz bırakma.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
itirazname:
itiraz kâğıdı, itiraz
dilekçesi.
izhar:
gösterme, açığa vurma.
kararname:
sorgu hâkiminin
hazırladığı, suçlamaya veya
aklamaya dair resmi yazı.
leh:
onun tarafına, ondan yana,
birinin faydası için yapılan ha-
reket.
medar-ı hayret:
hayret sebebi,
hayrete sevk eden.
müddeiumumî:
savcı.
müştak:
arzulu, fazla istekli,
iştiyak gösteren.
mukabele:
karşılık verme, kar-
şılama.
müsaade:
izin.
nadir:
seyrek, az, ender bulu-
nan.
numune:
örnek.
propaganda:
bir inanç, düşün-
ce, doktrin gibi hususları baş-
kalarına tanıtmak, benimset-