Cevap:
Bunun bu iftira ve isnat ve hatasından, eliyazü-
billâh derim. Böyle hiç kimsenin hatırına gelmeyen
ve bizi bilen hiç kimseyi kandırmayan isnatları, el-
bette kanun, siyaset ve idarenin haricinde bunda
dehşetli bir mana hükmediyor ki; şeytanın da kim-
seyi inandıramadığı iftirayı ediyor.
Hata 58:
İhtiyar Risalesinde “Yedinci Rica” gibi bazı ri-
saleleri halkı devletin aleyhine teşvik edecek hare-
kette ve mahiyette görülüp, Eskişehir Mahkemesin-
de mahkûmiyetine karar verilmiş
.
Cevap:
Bu da zahir bir hatadır. Yedinci rica ve
İhtiyar-
lar Risalesi
, değil sebeb-i mahkûmiyet ve emniyeti
ihlâl etmek, belki çok cihetlerle beni zulümden kur-
tardığı gibi, eskişehir’deki kanaat-i vicdaniye ile ve-
rilen hafif ceza da
Tesettür Risalesi’
nin bir mesele-
si içindir. Makam-ı iddianın dikkatsizliği ve sathîliği
ile böyle yanlışlar oluyor.
Hata 59:
Hüsrev Altınbaş, türk harfleri kanununa aykı-
rı olarak
Asa-yı Mûsa
ve
Zülfikar
gibi mecmuaları
Arab harfleriyle yazmış.
Cevap:
Şimdiye kadar kur’ân harfleri ve hattı, türk mil-
letinin hatt-ı kadimi olduğu hâlde, lâtin harflerini
türk harfleri deyip, kur’ân harfleriyle
Asa-yı Mû-
sa’
yı yazan Hüsrev’i mes’ul etmek birkaç vecihte
yanlış olduğunu ehl-i insaf anlar.
Şualar | 661 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
kûm edilme sebebi.
siyaset:
politika.
vecih:
cihet, yön.
zahir:
açık, aşikâr.
zulüm:
haksızlık.
aleyh:
karşı, karşıt.
cihet:
yön.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri, mer-
hametli olanlar, orta yolu tu-
tanlar.
eliyazübillâh:
Allah esirgesin,
Allah korusun.
emniyet:
güvenlik, kanun ve
nizam hâkimiyetinin sağlan-
ması.
hariç:
bir şeyin dışı, dışarısı,
dışta kalan.
hat:
yazı, el yazısı.
hatt-ı kadim:
eski yazı.
hükmetme:
hâkim olma, iş-
leme.
idare:
memleket işlerinin yü-
rütülmesi, çekip çevirilmesi.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
ihlâl:
bozma, zarar verme.
isnat:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait gös-
terme.
kanaat-ı vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
kanun:
yasa.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası,
niteliği.
mahkûmiyet:
hüküm giyme,
hükümlülük.
makam-ı iddia:
mahkemede
bir hakkın sabit olduğunu dava
eden, savcı.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
mesele:
önemli konu.
mes’ul:
yaptığı işlerden hesap
vermeye mecbur olan, sorum-
lu.
sathî:
yüzeysel, derine inme-
yen, üstün körü.
sebeb-i mahkûmiyet:
mah-