Şualar - page 654

Hata 33:
Bundan, başka gizli maksat görünmüyorsa, bu
gizliliğe mahal görünmezdi
.
Cevap:
kırk seneden beri bana suikasta çalışan gizli düş-
manlarımın desiseleriyle şahsıma karşı eşedd-i zul-
mü yapanlardan çekinmek için gizlenmiştir.
Hata 34, 35:
Dinî hissiyatı alet ederek, devletin emni-
yetini bozmaya halkı teşvik eden hareketlerinin
.
Cevap:
Hiç aslı olmayan uzak bir imkânı vukuat yerinde
sarf ederek bu kadar tekrar etmek, yalnız garazkâ-
râne bir iftiradır.
Hata 36:
Kanunî ve zarurî olarak takip edilmesine mü-
nafıklık, zındıklık, dinsizlik ve zulüm olarak tavsif
eden…
Cevap:
Bizi kanunsuz hapislere sokmak ve gizli düşman-
larımızın desiseleriyle bizi perişan etmek sırasında
o gizli düşmanlarımıza münafıklık, zındıklık, dinsiz-
lik, söylediğimizi, iğfallerine kapılmış memurlara at-
fetmesi hatadır.
Hata 37, 38:
Kimseyle görüşmediğini ileri sürdüğü hâl-
de, gizli olarak vilâyet ve kaza ve köylerden gelen-
leri kabul edip görüşmüş
.
Cevap:
Bu yazıda bir doğru varsa, yirmisi yanlış. Çünkü,
yirmi ve otuz ziyaretçiden ancak bir tanesini kabul
ettiğimi mahallî zabıtası ve ahali bildiği hâlde, böy-
le küllî ve daimî bir surette isnat etmek iftiradır.
ahali:
halk.
atıf:
yükleme.
daimî:
sürekli, devamlı.
desise:
hile, oyun, aldatmaca.
emniyet:
güvenlik, kanun ve nizam
hâkimiyetinin sağlanması.
eşedd-i zulüm:
zulmün en şid-
detlisi.
garazkârâne:
garaz ve düş-
manlığa kapılarak, garazkâr-
lıkla, düşmancasına.
hissiyat:
hisler, duygular.
iftira:
aslı olmadan birine suç
yükleme, olmayan bir suçu
başkasına yükleme.
iğfal:
yanıltma, gaflete düşü-
rerek kandırma, aldatma.
isnat:
dayanma, dayandırma.
kanun:
yasa.
kanunî:
kanuna uygun, yasal.
kaza:
ilçe.
küllî:
umumî, genel, bütün
olan.
mahal:
yer.
mahalli:
bir yere mahsus, bir
yere has olan.
maksat:
gaye.
münafık:
kalbinde küfrü giz-
lediği hâlde Müslüman görü-
nen, kâfirliğini gizleyerek Müs-
lüman gibi davranan.
sarf:
kullanma.
suikast:
birini öldürmeye kas-
tetme, birini öldürmek kastıyla
sinsice plan kurma.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tavsif:
vasıflandırma, bir şeyin
iç yüzü ve özelliklerini anlat-
ma.
vilâyet:
il.
vukuat:
vuku bulan şeyler,
hadiseler, olaylar.
zabıta:
şehir güvenliğini sağ-
lamakla vazifeli bulunan idare,
polis.
zarurî:
mecburî, zorunlu, ister
istemez.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden,
imansız, münkir.
zulüm:
haksızlık.
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
| 654 | Şualar
1...,644,645,646,647,648,649,650,651,652,653 655,656,657,658,659,660,661,662,663,664,...1581
Powered by FlippingBook