Hata 29:
Ve nitekim mektupların, mürsellerin bulundu-
ğu yerden değil, başka yer postahanesinden verile-
rek gönderilmekte olduğu
...
Cevap:
Yirmi sekizinci yanlışta zikri geçtiği gibi, onda bi-
ri doğru ise, dokuzu yanlıştır. Mektuplar, pek nadir
olarak postahaneye mürsellerin bulundukları yer-
lerden verilmemiştir.
Hata 30:
Cemiyet mensubîninden Ali Savran tarafından
gönderildiği
...
Cevap:
Makam-ı iddianın o Ali savran’ı tahliye etmesi
ve sonra da bu mahkemede yine tevkif etmeyip
memleketine gitmesine izin vermesi, cemiyetçilik
olmadığını makam-ı iddia kendi kalemiyle ispat et-
miştir.
Hata 31:
Yine gizlice bazı vatandaşların mensup olduk-
ları gizli cemiyete
...
Cevap:
Böyle asılsız bir hatayı tekrar etmek de büyük bir
hata olduğu malûmdur.
Hata 32:
Herkese okunmasının dahi sevap olduğunu
söyleyerek iğfale çalıştıkları
...
Cevap:
otuz üç âyât-ı kur’âniyenin işaratına mazhar ve
şimdiye kadar yüz binler adama iman cihetinde te-
sirli hizmet eden ve pek çok gençleri ıslah eden ri-
sale-i nur’la iğfal edilmiş diyen, elbette nefs-i em-
marenin iğfaline kapılmış ki, böyle hata ediyor.
Şualar | 653 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
pılmasını emreden nefis.
sevap:
Allah’ın rızasına sebep olan
hayırlı hareket, güzel iş ve davra-
nış.
tahliye:
tutukluyu serbest bırak-
ma.
tevkif:
cezaî tahkikat sırasında,
zanlının mahkeme kararına kadar
geçici olarak hapsedilmesi; tutuk-
lama.
âyât-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
ayetleri.
cemiyet:
topluluk, birlik.
cemiyetçilik:
cemiyet taraf-
tarlığı, particilik, grupçuluk.
cihet:
yön.
iğfal:
yanıltma, gaflete düşü-
rerek kandırma, aldatma.
iman:
inanç, itikat.
işarat:
işaretler, alâmetler, be-
lirtiler.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyi-
leştirme, düzeltme.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
terme.
makam-ı iddia:
mahkemede
bir hakkın sabit olduğunu dava
eden, savcı.
malûm:
bilinen, bilinir olan.
mazhar:
bir şeyin çıktığı gö-
ründüğü yer; nail olma, şeref-
lenme.
mensubîn:
mensuplar, mensup
ve alâkadar olanlar, bir daire
veya yerin adamları, nispeti
olanlar.
mensup:
bir şeye veya kim-
seye bağlı olan, üye.
mürsel:
irsal edilmiş, gönde-
rilmiş, yollanmış.
nefs-i emmare:
insanı kötü-
lüğe sürükleyen nefis, insana
kötü ve günah olan işlerin ya-